Cuma öğleden sonra

İslam'da bidat meselesi

Cuma, 26 Aralık 2025, 14:00

Cuma öğleden sonra

FOTOĞRAF freepik.com

Yazı Boyutu

Müslümanlar arasında tarih boyunca gündemde olmuş, zaman zaman çetin tartışmalara sebep olmuş önemli dinî meselelerden biri “bid‘at”tır. Arapça bir ifade olan “bid‘at”, sözlükte “örneği olmadan ortaya koymak”, “icat etmek” anlamlarına gelirken, dinî bir kavram olarak ise Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmdan sonra ortaya çıkan yenilik anlamına gelir. Ancak bu tanımlama geniş bir anlam ifade ettiği için İslâm alimleri bidatın dar anlamdaki tanımlamasını da yaraparak bu yenilikleri dinî alana tahsis etmişler, inanç, ibadet, fikir ve davranışlara dine ekleme veya çıkarma özelliği taşıyan ve Hazreti Muhammed (s.a.s.)’den sonra türeyen şeyler olarak tanımlamışlardır.

Bu iki tanımlama İslâm alimleri arasında iki temel yaklaşım olarak gelişmiş ve bidat konusunda iki ana akım oluşmasına sebep olmuştur. Buna göre, bidat konusunu geniş kapsamlı bir anlayışla ele alanlar, Peygamber Efendimizden sonra ortaya çıkan her şeyi yenilik/bidat olarak gördükleri için onları iyi (bidat-ı hasene) ve kötü (bidat-ı seyyie) şeklinde ayırmış, dinin genel ilkelerine aykırı olmayan yenilikleri bidat-ı hasene olarak değerlendirmiştir. Kur’ân’ın mushaf hâline getirilmesi, camilere minaret yapılması ve teravih namazının cemaatle kılınması iyi bidat kapsamında örnek gösterilmiş ve bunları Peygamber Efendimizin hadislerine ve Hazreti Ömer gibi sahabîlerin görüşlerine dayandırmışlardır. Bu konuda son dönem Hanefî ulemasından meşhur İbn Âbidin bidatı geniş anlamıyla ele alma konusu üzerinde ciddiyetle durmuştur. Şafiî alimlerinden İzzeddin b. Abdüsselâm ise yerine göre bidatın vacip, müstehab veya mübah olabileceğini ifade ederek bidat konusuna farklı bir boyut kazandırmıştır.

Bidatın geniş anlamı üzerinden giden alimler genellikle İbn Mace’nin naklettiği şu hadis-i şerife itinat etmişlerdir: “Kim bir sünnetimi yerine getirerek ederek insanların onunla amel etmelerine vesile olursa, o insanların kazanacağı sevaplardan hiçbir şey eksiltmeden onların sevaplarının bir katını almış olacaktır. Kim de bir bidat icat ederek onunla amel edilmesine sebep olursa, o bidat ile amel edenlerin yüklenecekleri günahlardan hiçbir şey eksiltmeden, onların günahlarının bir katını yüklenmiş olacaktır.”

Dar kapsamlı anlayışa göre ise bidat, yalnızca dinle ilgili olup dinde ilâve veya eksiltme niteliği taşıyan yeniliklerdir. Bu görüşü savunan alimler, “Sonradan ortaya çıkan herşey bidattir; her bidat sapıklık/dalâlettir ve her sapıklık insanı ateşe sürükler.” hadislerini esas almıştır.

İslâm tarihinde farklı kültürel etkileşimler ve yanlış din anlayışları sonucu ortaya çıkan bidatlar hususunda, aslında her iki taraf da dinde aslı olmayan inanç ve uygulamaların reddedilmesi gerektiğinde birleşmektedir. Ancak dini titizlikle koruma düşüncesiyle hareket eden bidatı dar anlamıyla tanımlayanlar sert bir tutum içerisine girmişlerdir. Hatta onların bazı müntesipleri zaman içerisinde bidat konusunu istismar ederek sözde aşırılıklarla mücadele ederken aşırılıklara düşmüşlerdir. Mensubu olduğumuz Hanefî mezhebi uleması ise bidat konusunda daha hikmetli ve dengeli bir yol izlemek suretiyle toplum sosyolojisini de iyi okuyarak bidat konusunda daha esnek bir tavır ortaya koyarak dışlama ve damgalama eylemlerinden uzak durma gayreti içerisinde olmuşlardır.

İşin nihayetinde bidat konusundaki temel amaç, dinimizin özünü muhafaza etmek ve sahih sünnet çizgisini korumaktır. Bunun yolu ise bilgi, hikmet, ikna ve dengedir. Özellikle bazı ilimden behresi olmayan selefî meşrep kişilerin yaptığı gibi suçlamak, damgalamak, cehenneme göndermek, İslâm’ı koruma amacıyla bile yapılsa, İslâm’a ve Müslümanlara zarar vermektedir.

Haber üzerinde çalışanlar: Ergül Bayraktar