Günün Programı
Yazı Boyutu
Bulgaristan Ulusal Radyosu © 2024 Tüm hakları saklıdır

Recep Küpçü- hayatı ve eserleri

Bulgaristan Türklerinin en seçkin ve fedakar şairlerinden, Türklük, izbenlik ve kimliği uğruna hayatını feda eden Recep Küpçü’yü 26 Nisan 1976’da yitirdik. Bulgaristan radyosu Kültür Sanat Edebiyat programı yapımcı ve sunucusu Sevda Dükakncı onun hayatı ve eserlerine adanan bir program hazırladı.
Recep Küpçü
1934 yılında Plovdiv`de doğmuştur. Bulgaristan Türk edebiyatı şairlerindendir. Öğretmen okulunu başarıyla bitirir, Gençlik dergisinin düzenlediği şiir yarışmasında birinci olur. Türkoloji öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kalır. Yeni Işık ve Halk Gençliği dergilerinde çalışır döküm fırınlarında işçilik yapar. Dönemin yönetimine boyun eğmediği için bir işte tutunamaz. Şiirlerinde yurt ulus bayrak ve insan sevgisine ilişkin özlemlerini dile getirir.

 

Benimle Vedalaşan Yaprak
Böyle miydim ben önceden
Bütün umutlarım ölgün
Yağmur çiseler inceden
güz müdür başlıyan bugün?

Güzle gelen bu hüzünden
Ağacım da sarktı dal dal
Gitmek var dünya yüzünden
Gidiyorum ben hoşçakal...


Işık
Karanlıklar gaddar
Karanlıklar esrarlı,
Seni saklar
Onu saklar
Saklar hatta dünyayı

Fakat nasıl saklayamazsa
Tebessümü yüzün kırışığı
Karanlıklar da keza
Saklayamaz ışığı

Işık için bu
En büyük zaferdir
Bir iğne ucu kadar ışık
Koskoca karanlıkları
......çözmeye muktedir.

Son elli yıl içinde,Bulgaristan Türk edebiyatının yetiştirdiği parlak simalardan Recep Küpçü, özgün bir şairdir. Şiirlerinin temel dokusu, Türk halkına yapılan hakaretlerin son noktasına geldiğini duyurmak, insan haklarını savunmak, uluslararası platformda barış ve kardeşliktir. O, edebiyata yeni hisler getirdi, aklın nefretten üstün olduğunu gösterdi. İnsan onurunu ayaklar altına alan totaliter rejimin Bulgaristan Türklerine nelere mal olduğunu sergiledi. Yeni nesli sürekli olarak uyanık tuttu. İşsiz kaldı uzun süre. Bir aralık Burgaz’da bir sabun fabrikasında çalışmaya başladı ise de orada da tutunamadı. İlerici görüşleri ve aydın düşünceleri yüzünden 26 Nisan 1976 tarihinde bilinmeyen kişiler tarafından Varna şehrinde ölümüne gidildi. Mezarı Burgaz’dadır...

 

Ve Yaprağa Cevabım
Gittin yaprağım dünyadan
Gidişin belimi büktü
Bir söz nedir konuşmadan
Dostluğumuz ne büyüktü

Dediklerimi sır bildin
Söylemedin bir yaprağa
Suskunluğunla güzeldin
Ah verdim seni toprağa

Hep sevilen gider ilkin
Böyle dünyanın düzeni
Tedirgin olma sen lakin
Yaşatacağım ben seni.


Recep, ilk yıllarda Türklere karşı ılımlı davranan, aslında ise arkasında ölümcül hançerler gizleyen totaliter rejim kafalarının tutarsızlıklarını, düzensizliklerini, uyduruklarını, ilk sezenlerdendir. O, sanatın gücüyle türlü imajlar kullanarak, karaya ak demek isteyenlerin kötü niyetlerini açığa vurdu, attığı taşlarla birçok başlar yarıldı.

İyimserlik
Beklediğim sabah hala uyuklar
Garip kucağında dumanlı gözün
Saadeti dünya kimlere saklar
Kemirir içimi ezeli hüzün

Şimdi şu belirsiz günlerimde ben
Derinden ah çeker, ümit izlerim
Gözlerim nemlenir çaresizlikten,
Yine yeri öpmez ama dizlerim.

Zaman akıcıdır, tezelden geçer
Zaman sonsuzluğun içinde özgür
Elbette yılmayan murada erer
Yaz yağmuru gibi geçse de ömür

Recep’in yürüdüğü yol engebeli ve dikti. Uzaklarda mor mor görünen bir dağ zirvesi vardı ki, mutlaka aşılmalıydı. Şairin dediğince yürümek, yılmadan yürümek gerekliydi. Recep, Hasbihal şiirinde, gerçek bir insan kalbi taşıyanları bu yolu yürümeye davet eder. Onlara güvence verir. Susuzlara su, açlara fındık, çilek vaat eder. Bazen çocuksu hayallerle yaşar. Güzelliklerin uzağı güzeldir şairin görüşünde.
Küpçü’nün iyiliğe, güzele olan bu inancı didik didik parçalanmak istendi, fakat olmadı. Recep vurdu ağır yılları sırtına ve arkadaşlarını da arkasına takarak yürüdü ve yürüdükçe gönlü açıldı. En sönük kalplerde bile sevgi olduğunu gördü. Bu inancı alevlendirdi ve hayattaki doğruları gösterdi.
Yaşamanın en yüce anlamı fakat
İnsanlığı yitirmemek elden... 

Kalbimde İnançla
Yıllar var ki yalın günde
Nice yollar arşınladım
Adım adım, adım adım.
Kaldım toz toprak içinde
Yürümekten usanmadım
Sarıldım hayata kalpten
Ümidi kesmedim asla
Aydın aydın gelecekten.

Yandım bazen susuzluktan
Cayır cayır yandım durdum
Söz açmadım öz derdimden
Ellerin halini sordum.
Ve istemedim kimseden
İçmek için bir damla su,
İçimden aslan kesildi
Boyun eğmemek duygusu...

Yürüdüm ben bağrı yanık
Yokuşlu uzun yollardan
İlham aldım insanlardan
Olduk hayallere tanık.
Şimdi ateş var kanımda
Benim alevim bundandır
Duyun insan kardeşlerim
Yaratan insan insandır.

Ter kokusunu da sevdim
Menekşe kokusu kadar.
Bütün hünerli ellere
Kalbimde engin sevgim var.
Bu sevgidedir ümidim
Korkmam gayrı kurttan kuştan
Dünyaya gelmiş gibiyim
Yeni baştan
Yeni baştan...

Recep Küpçü, düşüncelerinde özgür, güzelliği savunma yeteneği olan bir şairdir ki, gösterilen yere gitmez, kendi isteğiyle koyulur yola ve bilmediği yerlere doğru yürür, hem de pusulasız, görüp öğrenmek, yorulmak sevdasıyla...
"Kader" şiirinde Vatan hakkındaki düşün¬celerini şöyle ifade eder:
Ben ki Bulgaristan'da doğmuşum,
Ama Bulgar değiliml
Ben ki Türkoğlu bir Türk'üm
Ama Türkiye'de değiliml '*
Vatana hasret, ulusumun bayrağına hasret
yaşıyorum kendi kederimi...
Belki de hasretim diye
Herkesten iyi biliyorum Değerini
Vatan, ve Ulusun! Ama sesim çıkmıyor bir türlü Sessizce ağlayışımı işiten varsa eğer Aşkolsun!"
İşine kimsenin karışmasını istemez, nereye gittiğini bilir...
Recep Küpçü, herhangi bir ekolden öğrenmiş olan bir şair değildir, o kendi ekolünü kendisi kurdu. Milli şuur onun yoluna ışık saçan meşalelerden biri, belki de en önemlisidir. Onun bu görüşlerinde, bir milleti kendisinden başka kimsenin düşünemeyeceği inancı yatar. O, küllenen gerçekleri ocağı eşeleyerek bulup ortaya çıkardı.
Bulgaristan
Yabancı değilim
Bulgaristan
Yabancı değil tozduğum
Yollarım
Mezarlarına ellerimle
İndirdiğim
Babam ve annem
Senin toprağındadır
Bulgaristan
Yabancı değilim ben
Türkoğlu Türk’üm!..

Bence, onun şiirlerinin nüvesini belki, Türkleri ve Türk dünyasını savunması, Türklüğümüzü bayraklaştırması oluşturur. Sadece sözler değil, bunu özü ile de göstermiştir.

 

ARAMAYIN BENİ
Bir gün yokolursam eğer apansızm
Hiçbir yerde aramayın beni
Hiçbir yerde.
Ne deniz boylannda
Ne de saksılı pencerelerde.
Zira ben ne deniz boyunda kumdum,
Ne de saksılarda çiçek,
Denizden ya da ellerin elinden
Su bekliyecek!
Ben ömrüm boyunca dalsamış bir kuştum Dallarda hayalen Gönlümce yuva kurmuştum, Yaşamanın tadını, mutluluğunu bulmuştum Gördüğüm bütün güzelliklerde Bir şeyler bırakarak kendimden. Ve bir gün anlamadım nasıl Yitirmişim kendimi kendi elimden.
Aramayın beni siz de, ben yokum artık,
Mezarım da olmıyacak hiçbir yerde.
Ben ki azaracık varım her şeyde :
Ağaçlarda
Çiçeklerde
Güzellerde...

Bir şeye yanıyorum ki tez tükendim, Sunam olup gittim çelteşik zamanlara Bir türkü kaldı ardımda yalnız, Kuş dilinden anlıyanlara...
Recep hem şiiri, hem kültürü, hem adaleti ve hem de Türklüğü ile büyük özgün bir şairdir. Merhum edebiyat hocamız Doç.Dr. Rıza Mollaoğlu, Recep’in ölümü münasebetiyle Küpçü ailesine yazdığı başsağlığı mesajında şöyle der: “Recep, bizim yerli Bulgaristan Türk Kültürü ve Sanat hayatına düşen bir ışıktı ve daima arı bir ışık kalacaktır.”
ÇİLELİ YILLAR

Recep Küpçü, o günlerde işsiz olduğu için büyük bir maddi sıkıntı içinde bulunmakta, bir yandan çaresiz bir hastalığa yakalanarak ölüm döşeğinde yatan oğlu Ünal'ın acısıyla kıvranırken, bir yandan Gizli Servis tarafından sıkı bir şekilde takip edilmektedir. Artık onunla görüşmek çok tehlikeli bir iştir. Sonrada gönüllü olarak Orlin Zagorov ve Şükrü Tahirov gibi hainler veya zayıf iradeli Türkler de. polisten biraz baskı görünce "Recep bizi Türkçe kitap okumak mecburiyetinde bırakıyor" diye güya itirafta bulunarak şairin büsbütün zor duruma düşmesine sebep olmuşlardır.
Recep Küpçü'ye en sıkıntılı günlerinde Nedyalko Yordanov, Hristo Fotev, Stoyço Gotsev. İliya Velinov gibi Bulgar şair dostlarının yardım elini uzatmaları, onu savunmak ve iş bulmak maksadıyla birçok kapıyı çalmaları dikkat çekicidir.Nedyalko Yordanov. 3 Temmuz 1971 tarihli günlüğünde bu konuda şunları yazıyor:
"Recep çoktandır işsiz. Ama gurur ve onur sahibi olduğu, soyadının Bulgarlaştırılacağını bildiği için Yeni İşık gazetesine de yazı gönderemiyor. Birkaç yıl sondalarda çalıştı. Bundan sonra Burgaz Süt kurumunda da ancak bir ay kalabildi. Dört süt şişesinin fazla olduğu görülmüş. Yetkili Recep'i suçlamaya başlayınca, tepkisi şiddetli olmuş: Bunlar burnumdan getirdiğiniz ana sütümdür, şaşacak ne var ki? diyerek buradan da ayrılmıştır.
Recep Küpçü'yü en fazla sarsan hadise, büyük oğlu Ünal'ın henüz 14 yaşında hayatının baharını yaşarken kaybetmiş olmasıdır. Yordanov, Recep'in o günlerde kendisine tamamı Bulgarca yazılmış şiirlerden meydana gelen "Irmaklar Yılankavi Akar" adlı baskıya hazır bir kitap getirdiğini, bu şiirlerin tamamında oğlunun ölümünden duyduğu büyük acının yansımaları bulunduğunu anlatır. "Yoksulluğa.
manen yıpranmışlığa ve garantisiz bir hayata rağmen", Recep* in yeni çocuk sahibi olmaktaki kararlılığından söz etmektedir. Nitekim bir süre sonra doğan üçüncü oğluna, kaybettiği ilk oğlunun adını verir. Daha sonra doğacak kızı ise ne yazık ki bir yaşına girmeden ölecektir.

Recep Küpçü, bütün direnme gücüne ve hayata bağlılığına rağmen, zaman zaman büyük ümitsizliklere kapılmış ve yayımlanmış şiirlerinde ümitsizliğini dile getirmiştir. "Dünya ile Yüzyüze" adını verdiği yayımlanmamış şiir dosyasındaki "Biraz Hava Biraz Vefa Arıyorum" adlı şiirinin son mısraları dikkat çekicidir.
Bizim lehimize olan Bir tek ihtimal kaldı Satılmadan ölmek
Şair gerçekten satılmamış ve ölümü de büyük ihtimalle bu yüzden olmuştur. Aynı dosyadaki bir başka şiirde (Diyojen'in Umudu ve Benim Önsezim) başına gelecekleri açıkça sezdiğini hayretle görüyoruz.

 

Vallahi hep böyle giderse
Şu dünyanın işleri
Çok geçmez girerim kodese
İzin verin gelmişken tam yeri,
Kimliğimi açıklayayım sizlere:
Ben bir Bulgaristan vatandaşıyım,
İsmim Recep Küpçü,
Tepeden tırnağa bir Türk oğlu Türk'üm
Şu varki bu denli içten olduğum için,
Sezinliyorum bunu ta uzaktan,
Bir gün kendimi kurtaramayacağımı,
Üstüne bastığım tuzaktan.
Er geç alacağım başıma püsküllü belamı.

 

Metni derleyen ve programı hazırlayı sunan Sevda Dükakncı



Последвайте ни и в Google News Showcase, за да научите най-важното от деня!

Kategorideki diğer yazılar

Edirne’de 2024 Avrupa Film Günleri  kapsamında“ Tüm Çıplaklığı ile Jiguli Grubu" filmi gösterilecek

  2024  Avrupa Film Günleri kapsamında, 10 Mayıs 2024 tarihinde saat 18:00'de Edirne Margi AVM'deki Cinegold sinemasında Viktor Bozhinov'un yönettiği "Tüm Çıplaklığı ile Jiguli Grubu" filmi beyaz perdeye taşınacak. Gösterimler, Bulgaristan..

Eklenme 23.04.2024 15:53

İsperih ve Razgrad bölgesinde “Golemanov” sahnelenecek

Stefan L. Kostov’un siyasi hiciv “Golemanov”u, İsperih’teki “Sıznanie 1891” Halk Toplum Merkezi’ndeki Amatör Tiyatro “Boris İliev” sahneye koyacak . BTA ’ya konuşan gösterinin yönetmeni Enita Vasileva, seyircinin geçmişle günümüz arasındaki..

Eklenme 16.04.2024 12:06

Bulgaristan Bologna Çocuk Kitapları Fuarı'nda ulusal stand ile temsil ediliyor

8 Nisan’da 61. Bologna Uluslararası Çocuk Kitapları Fuarı başlıyor. Dünyanın en büyük çocuk yayınları fuarında 64 metrekarelik ulusal stant ile temsil edilecek Bulgaristan  “Neşe, hüzün ve umut. 25 Bulgar çocuk kitabı illüstratörü”  başlıklı..

Eklenme 08.04.2024 06:15