Bulgaristan, şifalı ot çeşitliliği açısından zengin bir ülke. Gerek iklim gerekse doğa şartları buna elverişli. Artı, Bulgaristan, Avrupa’da, şifalı bitkiler cenneti olarak anılıyor.
Birçok otların şifalı gücü, araştırmalar sonucu ıspatlanmış ve birçok kitapta yer almıştır.
Bu konuda tecrübeli şifalı bitki uzmanlarından geri kalan yazılar, reçeteler ve kitaplar bugün çok değerli.
Kardelen
Çünkü bunlar doğayla iç içe yaşayan, bitkilerin şifalı gücünü çok iyi bilen ve tanıyan kişilerdir. Geleneksel Bulgar halk tıbın tecrübesine dayanarak “blatno kokiçe” olarak bilinen Göl soğanından Nivalin ilacı üretiliyor.
Bazı şifalı bitkilerin dünayada eşi benzeri yok ve bir tek Bulgaristan’da yetişiyor. Örneğin Bulgarcası “Mursalski çay” olan Başak çayı veya Taşlık çayı. Bu çay, devamlı kullanıldığında kalp krizini ve inmeleri önlüyor. Yılardır “mursalski çay” yani başak çayı, doktorlar tarafından karaçiğer ve akçiğer hasatalıklarında öneriliyor.
Başak çayı, Rodoplar’ın Mugla köyünde Yunanistan sınırına yakın bir yerde yetişiyor. Oraya gittiğinizde yerliler size hayırlı günler yerine bir bardak çay ikram ediyorlar.
Eski inançlara göre, bir bardak başak çay ikramı, size sağlık ve uzun ömür dilemek demektir.
İnsanlar, bu yerlerde “mursalski çayın” Başak çayın mucizevi gücüne inanıyorlar.
Bitki uzmanı Donço Tonev şunları paylaşıyor:
© Fotoğraf: wikipedia.org
“Ben, Bulgarsitan’da yetişen şifalı otları, bitkileri çok iyi biliyorum. Asırlardır bu yerlerde bu bitkilerle tedavide kullanılıyor. Ezcanelerde ve aktarlarda, yabancı ülkelerden bitkiler de satılıyor ama ben yerli şifalı bitkilerini tercih ediyorum.
Onları biliyor onlarla tedavi ediyorum. Coğrafi konumumuz öyle gelmiş ki, topraklarımızda çok farklı bitki ve şifalı otlar yetişiyor. Bu bizim zenginliğimiz. Asırlardır toplayıp kullanılıyorlar. Ben şahsen şifalı ot toplayıp tedavi ediyorum. Önce ısırgan otuyla başlıyorum. Isırgan otu, kanın temizlenmesinde, vücudun bağışıklık sistemini güçlendirilmesinde hele hele de hemoglobinin düşük olduğu durumlarda kullanılır.Ben şahsen çok kullanıyorum. Mesela, ısırgan otu çayı, yaraları yıkamak ve hatta yemek olarak da kullanıyorum. Kurutulup kışın de yemek olarak hazırlanabilir. Çünkü kış aylarında en fazla bakteri ve hastalık bizi yatağı düşürebiliyor. Oğul otu, melisa, sarı kantariyon, sarı kekik-. bunlar en sık kullanılan bitkilerdir. Ve gerçekten birçok hastalığa iyi geliyor, şifa sağlıyor.
Ancak bütün bu bitkilerin toplanıp kurutulmasında bazı incelikler var. Bazı kurrallar sıkı sıkıyerine getirilmeli.Aksi takdirde, şifalı otlarşifalı gücünü yitirebilir.”
Uzman bitkici Donço Tonev’e sorduk:insanlar en sık hangi şikayetlerle size geliyor?
“En başta alerjiler geliyor. Bu çok yaygın bir hastalık. Bulgaristan’da örneğin 1,5 milyon insan bu hasatalıktan şikayetçi. Son derece problemli ve rahatsız edici bir hastalık. Resmi tıp bunu tedavi edemiyor, sadece hastalığı bastıran antihistamin ilaçlar kullanılıyor. Ben ise bu hasatalığı şifalı otlarla tedavi ediyorum. Tabi resmi tıbın güçünü hiç de küçümsemiyorum. Ancak uzun araştırmalar ve gözlemler sonucu, şifalı otların tedavisinin daha yavaş ancak daha uzun sürdüğünü gördüm. İkinci sırada sinir hastalıkları geliyor. Üstelik son yıllarda bu hastalık gençlerde daha fazla görülüyor. Bu hastalığın belirtileri panik, hızlı kalp atışları, terleme, baş dönmesi, kulaklarda rahatsızlıktır. Buna stres ve sınir sisteminin çökmesi neden oluyor. Resmi tıbın bu hastalığa antidepresan ilaçları var ancak bunlar çok güçlü ve iyileşmesüreci çok kısa sürüyor. Ben ise bu hastalıkları şifalı otlarla tedavi ediyorum. Yüzlerce insana yardım ettim.”
Türkçesi:Şevkiye Çakır
Halkı aydınlatanlar, yalnızca şükran ve hayranlık duyulan kişiler değil, tarihimizde milli aidiyet duygumuzu uyandıran en önemli şahsiyetler olarak görürüz. Ancak “halk aydınlatan” kavramının arkasında nasıl bir arketip duruyor ve neden Halk..
Moldova'nın AB üyeliğine ilişkin, ülke Anayasası’na yazılacak stratejik bir hedef olan referandumun sonuçları, her ne kadar Avrupa şüphecilerine “kıl payı” yaklaşsa da, ülkenin Avrupa yanlısı bakış açısını güçlendirdi. Ancak..
Sofya’da 28 Kasım 1938’da yayınlanan “Besarabya Bulgarları” gazetesinin tek sayısında “Besarabya Bulgarları, Bulgar halk cüssesinin, Bulgar manevi ve kültürel birliğinin ayrılmaz bir parçasıdır ve böyle kalacaklar, zira aramızdaki bağ güçlüdür”..