Bulgaristan’ın Kuzeybatısı, en yoksul ve geri kalmış bölgesi olarak tanınıyor. Avrupa Birliği fonlarıyla canlandırılması devletin öncelikli çalışmalarından biri olmasına rağmen, yoksulluk ile gelişme olanakları yokluğu, yoğun ıssızlaşmasına nedendir. Oysa bu yerleri gezen herkes, modern dünyanın etkilemiş olmadığı güzel görüntülere,Koca Balkan dağının eteklerine bürünmüş kadim kilise ve manastırlara, yerlilerin özgün kültürüne adeta doyamaz.
© Fotoğraf: Veneta Nikolova
Kuzeybatı Bulgaristan’da bulunan Stara Planina ( Koca Balkan) dağı en güzel kesimlerinde otel, kayak ve spor merkezleriyle dolu değil.Bu da çevrecileri memnun eden bir gelişme. En yüksek tepesi olan Micur ( 2168 m), bölgenin en çok ziyaret edilen Çiprovtsi ve Berkovitsa kentleri yakınlarında bulunur.Buna rağmen bölgedeki yerleşim yerlerinde turizm gelişmiş değildir. Ağır ekonomik durum da etkisini gösteriyor. Öte yandan bölge doğal varlıkları bakımından turizme çok yatkındır. Stara Planina dağının kuzeybatısındaki kayalıkların arasından İskır nehri geçiyor. Vratsa kenti bölgesinde ise karst kayalıklar ve çok güzel mağaralar yer alıyor. Bunların en bayındırılmışı olan Ledenika mağarası, turist ağırlayacak bir şekilde donatılmıştır.Dolayısıyla İskır nehri geçidi 100 km kadar uzunlukta olup Bulgaristan’ın en uzunudur. Yanından bir demiryolu ve şose geçiyor.
© Fotoğraf: Veneta Nikolova
Bölgede sürdürülebilir turizme ivme kazandırmak için birkaç belediye ‘Kuzeybatı Bulgaristan’da haftasonu’ adlı bir projeyi ortaklaşa gerçekleştiriyorlar.
Montana belediyesinden Neli Vasileva şöyle diyor: ‘Bizimle beraber bu projeye Çiprovtsi, Rujentsi ve Çuprene belediyeleri katılıyor. Amacımız, Kuzeybatı Bulgaristan destinasyonunun ortak pazarlama planını hazırlamaktır.Vurgu, kültür varlıklarına kadar turlara verilecek’.
© Fotoğraf: Veneta Nikolova
Ona göre son zamanlarda Bulgaristan vatandaşlarından başka Sırbistan, Makedonya, Yunanistan ve Romanya’dan turistler de bu şirin bölgeye ilgi gösteriyor.
Bulgaristan’ın kuzeybatı bölgelerinde haftasonun geçirmeyi seçen turistler neleri ziyaret edip görebilir acaba?
Neli Vasileva şunları anlatıyor:
‘Örneğin Montana’nın antik kalesine uğrayarak geçmişe bir bakış atabilirler. Birçok kişi Montana’nın isminin neye bağlı olduğuna şaşıyorlar. Buysa eski çağlarda bu bölgede mevcut olan Montanenzium kalesinin isminden gelir.Turistler içinde eşi görülmez 50 altın ve gümüş kadın ziyneti yer alan 1. Asırdan kalma ünlü Yakimovo altın hazinesi de dahil, birçok ekspone içeren tarih müzemizi ziyaret edebilirler.
Çiprovtsi kentini ziyaret edenler, Bulgaristan’ın Rönesans Çağındaki Çiprovo altın ekolünün sanatı ile bölgenin dillere destan olan halıcılığı ile temasa geçebilecekler. Herhalde biliyorsunuzdur,doğal boyalarından dolayı ve sırf yünden yapıldıkları için Çiprovo halılarına başka yerde rastlanamaz.Bu halıların özgün figur ve renkleri var. Her birinin içinde yalnız kendine özgü bir mesaj bulunabilir.’
© Fotoğraf: Veneta Nikolova
Bir zamanlar işlek bir madencilik merkezi olan Çiprovtsi, tarihi sevenler için de ilginç bir güzergah oluşturuyor. 14’üncü asırda bölgeye ‘Latin’ adıyla bilinen Saksonya madencileri yerleşiyor. Onların varlığı Katolik kilisesinin şehirdeki mevzilerini giderek güçlendiriyor. Çiprovtsi, uzun bir dönem içinde bugünkü Macaristan ve Romanya topraklarından bazı yerleşim yerlerini dahil eden Bulgaristan Katolik Kilisesi’nin merkezidir. Kentin Katolik geçmişine şimdi 1371 yılında inşa edilen ‘Uspenie Bogorodiçno’ katedralinden kalan izler tanıklık ediyor. Ama Çiprovtsi’de 1857 yılında kurulan ‘Az. Vıznesenie Hristovo’ Ortodoks kilisesi ve Bulgaristan’ın en eskilerinden olup 10’uncu yüzyılda inşa edilen ‘Az. İvan Rilski’ manastırıdır. Dolayısıyla eski kilise ve manastırların bölgede bulunması din turizminin gelişmesi için fevkalade güzel olanaklar sağlıyor.
Belogradçik yakınındaki kayalıklar, duvarları Prehistorik resimleri ile dikkatleri üzerinde toplayan Magurata mağarası, Spa merkezleri ve Bulgaristan’ın ikinci büyük parkı ile ünlenmiş Vırşets kasabası, su sporları ve kıyıları boyunca bisikletçilik olanakları veren Montana kenti yakınındaki ‘Ogosta’ barajı da Bulgar ve yabancı turistlerin güzergahlarına eklenebilir.
© Fotoğraf: Veneta Nikolova
Haftasonu tatil günlerini yurdumuzun Kuzeybatısında geçirmeyi kararlaştırırsa insane misafirler ağırlayan yerli evlerde ve küçük aile tipi otellerde kalabilir. Ekonomik kriz koşullarında sayıları gittikçe azalsa da İnternet ortamında tatil önerileriyle dolup taşıyor. Yerli otelciler konuklarına neler sunabilir?
Yine Neli Vasileva’yı dinliyoruz:
‘Yerli otelciler turistleri otantik bir ortama götürerek onlara görülmedik bir yaşantı önerebilir.100 milli turizm tesisine benzer bir şekilde yerli gönüllülerden oluşan bir grup, Tanrı’nın vergisi olan bu bölgedeki en ilginç yerlerin bir listesini hazırlamıştır. Öyle ki, ilgilenen herkes İnternet ortamında Kuzeybatı Bulgaristan’ın 100 turizm tesisini artık bulabilir.
Çeviri: Neli Dimitrova
“Nova” TV’ye konuşan Turizm Bakanı Evtim Miloshev , “Önümüzdeki kış sezonunda Bulgaristan'a 2 milyondan fazla yabancı turistin gelmesi bekleniyor” dedi. Bir günlük ve transit geçişler de dahil olmak üzere, toplam yabancı ziyaret sayısının..
Nikopol (bir zamanlar Niğbolu) kentini “Asırların şehri” olarak adlandırıyorlar. Roma İmperatoru Marc Avrelius döneminde 169. yılında, yani 2. yüzyılda ortaya çıkan kent, 629 yılında Bizans İmperatoru Nikifor 3. Foka tarafından ele geçiriliyor...
Doğu Rodoplar’ın büklümlerinde saklı olan Pçelarovo köyünde anlatılan rivayete göre eskiden bölgede bulunan asırlık meşe ormanları ve ceviz ağaçlarının kovuklarında yaban arıları kendilerine yuva yaparmış. Köyün adından da anlaşılacağı üzere..
Rila dağının Malyovitsa zirvesine turistleri çıkaran Samokov belediyesine bağlı Govedartsi köyündeki eski telesiyej, saatte 1520 kişi kapasiteli..