Bulgaristan’ın Gül Vadisi, çoktandır Bulgaristan’a cennet köşesi dedirtiyor. Gül vadisinde yetiştirilen damascena türü yağlı gül ise dünyanın en prestijli parfüm markalarının bileşeni olup ülkemizin turistik amblemidir.
Bahar iki dağ arasında sığınan ve Tunca nehri suları ile sulanan, şehirleşme ve turist akınına hala uğramış olmayan bu toprak köşesini seviyor. Mayıs ve Haziran ayları, vadinin en güzel dönemidir. Bu dönemde gül tarlaları Balkan’ın eteklerinde serilen aromalı halı misali göz kamaştıran renklere bürünüyor. Bu dönemde eşi benzeri bulunmayan, son derece renkli olan birçok halk şenliği ve folklor etkinliği eşliğinde yapılan gül hasadı başlıyor.
© Fotoğraf: Veneta Nikolova
Gül festivali düzenleniyor, eski görenek ve gelenekler canlandırılıyor, yakın köylerden kuker gruplarının katılımı ile yürüyüşler yapılıyor, Gül Kraliçesi seçiliyor, neredeyse her yerleşim birimi, konuklarına birbirinden güzel sürpizler hazırlıyor. Örneğin Gabarevo köyünde gül hasadı biter bitmez kiraz mevsimi ve dillere destan Kiraz Bayramı başlıyor. Folklor toplulukları birbirleri ile yarışıyorlar, yerlilere ve konuklara buraya has yemekler tattırılıyor. Tunca nehri kıyısında yer alan köy ayrıca sokaklarını süsleyen 100 çeşmesi ile ve “Muzaffer Aziz Geori” adını taşıyan güzel taş kilisesi ile de bilinmektedir.
Turistler, buraya en çok çeken şey ise doğa güzelliğidir. Burada aynı zamanda Tuncanın yanındaki tenha ormanda dolaşmanın ve Pavel Banya kasabasının balneoloji veya SPA merkezlerinde banyo yapmanın tadını çıkarabilirsiniz. İsteyen buğday tarlalarının enine boyuna dolaşabilir, ciğerlerini gül, lavanta ve nane kokuları ile doldurabilir, sonra da Stara Planina dağının serin bir patikasından yürüyerek kayalık tepelere ve sessizliğe bürünen dağ evlerine çıkabilir.
© Fotoğraf: Veneta Nikolova
Buzluca tepesi, Gül vadisinin her noktasından görünerek turistlere meydan okuyor, aynen 1877 yılında Bulgaristan’ın Osmanlı hakimiyetinden kurtuluşu uğruna hayatını veren Rus askerleri ve Bulgar gönüllüleri anısına kurulan Özgürlük Anıtı ile taçlandırılan Şipka tepesi gibi.Tepeden vadiye nefes kesen manzara açılıyor. Bu manzaranın tam ortasında ise “Koprinka” barajı yer alıyor. Barajın dibinde Trak hükümdarı III. Sevt’in başkenti olan eski Sevtopolis’in kalıntıları yatıyor.
Bölgede en meşhur türbe IV.-III. yüzyıldan kalma Kazanlık türbesi, UNESCO’nun dünya kültür mirası listesine dahil edildi.
Evet, buranın görülecek yerleri saymakla bitmiyor. Skobelevo köyü yakınında yer alan “Damascena” etnografya sitesini ziyaret edenler, sitenin harika gül bahçesini gezebilir, gül rakısı ve her türlü güllü güzellik ürünleri satın alabilir. Hemen yakınında yer alan da deve kuşu çiftliğinde dev bir omlet yiyebilirsiniz, balık sevenleri de Koprinka barajının kıyısında taptaze balık yiyip midesine bayram ettirme fırsatını sakın kaçırmasınlar.
Çeviri : Tanya Blagova
Provadya’ya yakın “Solnitsata” (Tuzluk) adlı prehistorik yerleşme yerindeki tuz üretim kompleksi , yerleşmede 20. sezondur yapılan arkeolojik çalışmaların odağıda yer alıyor. Kadim yerleşmeye 100 kadar metre uzaklıkta bulunan ve yaklaşık 5..
Yapı ustası Kolyo Fiçeto eseri olan amblem niteliğindeki köprülerden biri, uzun yıllar boyunca harabe halinde durduktan sonra yeniden turist ağırlamaya hazırlanıyor . Köprünün resmi açışlışı, sayılı günler sonra 23 Ağustos’ta yapılacak...
BNR Burgas Radyosuna konuşan Turizm Analizleri ve Tahminleri Enstitüsü Müdürü Doç. Rumen Draganov, 2024 yılında Bulgaristan’a 13 milyonun üzerinde yabancı turistin gelmesini ve yüzde 5 ila 7 arasında büyüme beklendiğini açıkladı ...