Sofya ve büyük şehirlerde protestolar devam ediyor. Eylemler, tartışmalı bir isim olan Delyan Peevski’nin DANS- Milli Güvenlik Dairesi Başkanı seçilmesi ardından patlak verdi. Bu kişinin geri çekilmesi istemiyle başlayan yürüyüşler daha sonra hükümetin istifası sesiyle yükselişe geçti. BSP, DPS ve dışarıdan Ataka’nın da desteklediği Oreşarski hükümetinin istifasını isteyen binlerce kişi meydanlara döküldü. Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev protestoları destekledi, Almanya ve Fransa’nın Sofya elçileri Mathias Höpfner ve Phillippe Autie yönetime sokağın sesine kulak verme çağrısında bulundular. Bu neyin göstergesi?
Bulgaristan Radyosu dinleyicileri için olayı politolog Antoniy Gılıbov değerlendiriyor.
“Ülkedeki yönetimin sabır sınırlarını aştığını ve kesinlikle böyle devam edilemeyeceğinin göstergesidir. Bu çok açık bir baryer olsa da, politikacılar gösterileri yönetimin içinde kendilerini kapatma ve iktidar setleri arkasına saklanma işareti olarak görüyor. Yönetim şu an olağanüstü bir şaşkınlık içinde. Protesto varken, normal tepki ve iyi bir siyasi tavır olarak iktidar tüm kapı ve pencerelerini pretosetocularla temaslar için açmalıdır. Oysa tam tersini görüyoruz. Yönetim içinde kapsule olmak, protestoları önemsememek, yönetimin böyle durumda iyi çalışamayacağını anlamak istemeyen bir hükümetle başbaşayız. Şimdilik yönetim ve protestocular ortak noktada birleşmeyen iki ayrı ufuk gibi görünüyor.
Göstericiler kabinenin istifasını istiyor. Bu şimdilik gerekli ve mümkün müdür?
Elbette mümkün ve olması gereken bir durum. Bu parlamentoun 2. bir hükümet kurma yetkisi mevcuttur. Hükümetin istifası ile parlamentonun fesh edilmesi arasında ditekt bir bağ yok. Kabinenin istifa talepleri çok doğaldır.
Peevski’nin atanması gibi somut bir olaydan kaynaklanmıyor bu memnuniyetsizlik, yönetimin genel tavırları ve iktidar anlayışı beğenilmiyor. Oreşarski hükümetinin istifası yönündeki sesler, seçimlere gitmek anlamına gelmiyor.
BSP’ye göre Almanya ve Fransa’nın Sofya elçilerinin ortak tavrı içişlerine müdahaledir. Size göre öyle mi?
“Partnerden partner ülkeye bu tavır müdahale olarak algılanmamalıdır. Bu beyannamenin sonunda Bulgarca çok iyi tercüme edilmiş bir cümle var. Bizler, aramızda bağ olan ve birbirimize bağlı devletler olduğunuz anlaşılmaktadır. Bulgaristan’ın ortaklarından gelecek durum değerlendirmesi içişlerine müdahale olarak düşünülemez. Problemin olduğu ortada. İleride bu tavrın duyulması da önemli. Çünkü ulusal kurumlar diyalogtan kaçınıyor.
Bulgaristan’daki protestolar Güney Avrupa ve Türkiye’deki eylemlere benziyor mu?
“Bulgaristan’daki kriz Yunanistan, İtalya, İspanya veya Portekiz’deki krizle kıyaslanamaz. Bu ülkelerde mali durum daha kötü. Bizde istikrarlı bir finans durum mevcut. Güney Avrupa ülkelerinde protestocular çok çabuk organize ediliyor. Bizde ise sokağa en son çare olarak çıklıyor.
Türkiye’deki protestoların da özelliği var. Politik kültürdeki değişimin bir ifadesi söz konusu. Gençlerin bir bölümü Mustafa Kemal Aratürk’ün ilkeleriyle yetişmiş ve kamu hayatına belli bir dini rejimin girmesinden endişelidir. Bu rejim onlara yabancı geliyor.
Bulgarların eylemi ise, diyalog yanlısı olmayan ve sokağın sesine kulak vermeyen bir yönetime karşı isyandır.
Türkçesi: Sevda Dükkancı
Halkı aydınlatanlar, yalnızca şükran ve hayranlık duyulan kişiler değil, tarihimizde milli aidiyet duygumuzu uyandıran en önemli şahsiyetler olarak görürüz. Ancak “halk aydınlatan” kavramının arkasında nasıl bir arketip duruyor ve neden Halk..
Moldova'nın AB üyeliğine ilişkin, ülke Anayasası’na yazılacak stratejik bir hedef olan referandumun sonuçları, her ne kadar Avrupa şüphecilerine “kıl payı” yaklaşsa da, ülkenin Avrupa yanlısı bakış açısını güçlendirdi. Ancak..
Sofya’da 28 Kasım 1938’da yayınlanan “Besarabya Bulgarları” gazetesinin tek sayısında “Besarabya Bulgarları, Bulgar halk cüssesinin, Bulgar manevi ve kültürel birliğinin ayrılmaz bir parçasıdır ve böyle kalacaklar, zira aramızdaki bağ güçlüdür”..