Günün Programı
Yazı Boyutu
Bulgaristan Ulusal Radyosu © 2024 Tüm hakları saklıdır

Zapalnya ve ya geçmişini ve dinini sulara gömmek...

БНР Новини
Photo: Veneta Nikolova

Güçlükle ve sevgi ile inşaa edilen bir ev kolay mı yıkılır? Doğup büyüdüğün yerleri nasıl terkedebilirsin? Ve yitirdiğin inancı, köyde geçirdiğin güzel çocukluğunu, umutlarını kim geri verebilir? Geçen asrın ortalarında komünizmin hakim olduğu Bulgaristan’da yeni binalar kurma merakı hakim olurken binlerce insan evlerini yıkıp, baba ocaklarını terketmek zorunda kalıyorlar. Neden?

Büyük bölgelerin boşaltılması, büyük barajların kurulmasından kaynaklanıyor, ki bu barajlar da büyük Su Elektrik Santrallerinin kurulmasına fırsat verecektir. Elektrik Santralleri ise tamamen plan ekonomisine dayalı olan sosyalist ekonomisine güçlü teşvikte bulunuyor.

Aslında kimse evsiz barksız kalan, parçalanmış aileleri ve kırılan kaderleri düşünmüyor. Bugün o insaların torunları hala su altına gömülen evlerinin anılarıyla yaşamak zorunda kalıyorlar. Bunlardan biri de Zapalnya köyüdür, ki köyün temelleri Jrebçevo baraşının suları altında yatıyor.


Öyle görünüyor ki, Gül Vadisi arasında kaybolan bu köyün 15.asırdan bu yana, yani kuruluşundan bu yana üzerinde lanet yatıyor.

Bir gün Tunca nehrinin suları taşınca köyün büyük bir kısmı su altında kalmış nüfusun büyük bir bölümü ise boğulmuştur. Su taşkınından sağ kalan insanlar yeni köye “Azaplı” (azap-keder, ıstırap) ismini vermiş. Daha sonra ise Bulgarca ismi Zapalnya olmuş. O eski yıllarda yerli halk büyük çaba ve çileyle geçimini sağlamış. Fakat toprak bereketli olunca yerliler büyük ürün elde edermiş. Sosyalist zamanında en fazla gül hasadı buradan çıkarmış. Zapalnya köyünün okulu, okumaevi, koro ve bir de masalları andıran kilisesi varmış. Bu kilise beyaz sarayı andırıyormuş. Bugün kiliseden geriye ancak Jrebçevo barajında yüzen ve hayalet geimisini andıran duvarlar kalmış. Geçen asrın ortalarında gül gibi köye kader kötü bir oyun oynamış. 60’lı yıllarda Sofya’dan emir gelmiş. Yeni kurulacak baraj nedeniyle köy halkı sürgün edilecek. İnsanlar perişan halde, ne yapacaklarını, nereye gideceklerini, çiçek gibi köyünü bırakıp da nasıl yollara düşeceklerini, başka diyarlarda şansını nasıl deneyeceklerine, dair endişeye kapılmışlar. O yıllarda Mitko 7 yaşında imiş: “Bize bir yıldan az zaman tanıdılar” diye anlatıyor ve devam ediyor:


“Bu zaman çerçevesinde köyü terkedip, yanımızda ne götürebilirsek, burada ayrılmalıydık. İnsanlar bu emri büyük bir endişe içersinde karşıladı. Daha sonra yeni evlerinin inşaatı sırasında tuğla, keremidini, mertekleri kullanmak üzere evlerini yıkmalarına izin verdiler. Köyümüzün büyük bir bölümü Tvırditsa ve Kazanlık şehrine ve çevre köylere yerleştiler. TKZS ve yakınımzıda bulunan orman işletmesinin kamyonlarını verdiler inşaat malzemelerini taşımak için. Devlet tazminat ödeyeceğine dair söz verdi, ancak daha sonra ödedikleri paralar son derece yetersizdi.”

Köy halkı, evleri, okulu, TKZS binasını yıkmış, katmış davarları yanıbaşına ve köyü terketmiş. Fakat kiliseyi yıkmayı kıyamamaışlar. Ancak Tanrı onların dualarına kulak vermemiş. 1965 yılının erken baharında, sürgünden iki yıl sonra çamurlu sular Zapalnya köyünün kalıntılarını yutuyor. Köyün üst tarafındaki tepede köy halkı toplanıp suların gelişini izliyor ve köyü ile vedalaşıyor.

Mitko Dençev şunları anlatıyor:“Köy terkedilince, köy tamamen bombalanmış gibi görünüyordu. Ve baraş suları gelince, ev temelleri, kalıntılar, herşey sular altında kalıyor. İnsanlar köyün çevresindeki tepeye gelip baraj sularını izlerken ağlarmış. Ve herkes bunu söylüyormuş: “Bak, bizim evimiz işte buradaydı, burada tarlamız, şimdi ise hiçbirşey kalmadı. Su herşeyi yuttu. Herşey bitti!”


Zapalnya köyü, aynen iki komşu köyünün olduğu gibi, barajın içinde kalıyor. Zapalnya köyü Bulgaristan’ın haritasından siliniyor. Fakat anılar hala berrak baraj suları tarafından fısıldanıyor ve bir tek kilisenin silüeti bir zamanlar burada hayatın ve... dinin hakim olduğunu hatırlatıyor. Jrebçebo barajının kenarında terkedilmiş bir evde, küçük bir köy müzesi oluşturulmuş. Her yıl Eylül ayının başlarında Zapalnya köylüleri biraraya gelip anılarını paylaşıyor, hasret gideriyor. Mitko “genelde yılın bu zamanında baraj suları çok düşük ve kilise karada kalıyor. Bazıları mum getirip yokolan ikonlar önünde mum yakıyor, dua ediyor. Bazıları ise duvarlarına yapışmış istiridye kabuklarına bakıp bakıp anılarını canlandırıyor. Köyden geriye bir tek, baraja yüzünü çevirmiş bir plaket kalmış. Plaketin üstünde haç yerine bir beş köşeli yıldız (petolıçka) kalmış. Üzerinde şu sözler yer alıyor: “Zapalnya köyü, yerleşim 15. asır, terkedilmiş 1962 yılında...”

Fotoğraflar: Veneta Nikolova

Çeviri: Şevkiye Ç:akır




Последвайте ни и в Google News Showcase, за да научите най-важното от деня!

Kategorideki diğer yazılar

Cuma öğleden sonra

İnsan, Cenab-ı Allah tarafından yaratılmıştır. Bu yaratılışın ilk faslı ruhlar aleminde, elest bezminde gerçekleşmiş, ikinci faslı cennette yaşanmıştır. Devamı ise dünyada yaşanmaktadır. Varlığını yeryüzünde sürdüren insanın genetiğinde yaratılış..

Eklenme 25.10.2024 14:00

Cuma öğleden sonra

İslâm dini insanın bütün hayatını kuşatan itikadî, fıkhî ve ahlâkî normlar bütünüdür. Hatta İslâm dinî sadece dünya hayatıyla sınırlı olmayıp dünya ötesi, ahiret hayatı ile ilgili konulara da taalluk etmektedir.  İnsan, ömrü boyunca her an bir şeyler..

Eklenme 18.10.2024 14:05
Plovdiv, Muradiye camii.

Cuma öğleden sonra

Şükür, insanın fıtratından gelen, yani doğal özelliklerinden biridir. Yapılan iyiliğe, verilen nimete değer vermek, kadirşinaslık göstermek ve bunu bir şekilde şükran ve teşekkür ile dile getirmek anlamına gelen şükür, nankörlüğün zıddıdır. Zira nankörlük,..

Eklenme 11.10.2024 14:05