Günün Programı
Yazı Boyutu
Bulgaristan Ulusal Radyosu © 2024 Tüm hakları saklıdır

1999 yılı – Libya’daki Bulgar sağlık görevlilerinin hikayesi

БНР Новини
Photo: arşiv

9 Şubat 1999 yılında Bingazi’de Libyalı makamlar, aralarında 23 Bulgar’ın da bulunduğu onlarca tıp çalışanlarını tutukladı. Birkaç gün sonra onların çoğu serbest bırakıldı. Ancak hemşireler Kristiyana Vılçeva, Nasya Nenova, Valentina Siropulo, Valya Çervenyaşka ve Snejana Dimitrova, Dr. Zdravko Georgiev ve Filistinli tıp öğrencisi Aşraf al-Hacuc tutuklu kaldılar. Bir yıl boyunca onların görgü tanığı olarak tutuklu olduğu sanıldı. 2000 yılında ise sağlık görevlileri, 400’ün üzerinde çocuğa kasten HİV virüsünü bulaştırmakla ve Bingazi’de AİDS salgınına yol açmakla suçlandı.

Bulgar hemşireler, 1998 yılında Bingazi’nin “Al-Fatah” hastanesinde işe başladı. Hemşire Kristiyana Vılçeva ama bu hastanede hiçbir zaman çalışmamıştır. Eşi Dr. Zdravko Georgiev ise çölde çalışmıştır. Aynı yıl AİDS’li çocukların ebeveynleri, bir sağlık konferansına akın etti ve devletin büyüyen krize müdahale etmesinde ısrar etti, diğerleri ise Sağlık Bakanlığı’na dilekçe sundu. Libya lideri Muammer Kaddafi suçluların sert bir şekilde cezalandırılacağına dair söz verdi. Aslında belgelere göre daha geçen yüzyılın 90’lı8 yıllarında Bingazi’de AİDS vakaları vardı, hasta sayısı da 1997-1998 yıllarında artmaya başladı. Oradaki sağlık makamları, çocukların ebeveynlerinden hastalığın gerçek nedenlerini, yani malzeme ve hijyeni eksikliğini saklıyordu. Aksi halde sorun ortaya çıkacaktı. Bunun sonucunda suç, yabancı sağlık görevlileri üzerine atıldı.

Suçlu bulunan sağlık görevlilerine karşı dört dava açıldı. Birinci dava 1999 yılında Bulgar tarafında resmi haber verilmeden açıldı. Dava da mahkeme suçlar için deliller görmediği için durduruldu. Sağlık görevlileri de itirafların işkence yoluyla alındığını iddia ediyor. Başka bir davada HİV virüsünün bulucusu Luc Montagnier tanık olarak hazır bulundu ve hastalığın hastanedeki kötü hijyeniden kaynaklandığını açıkladı. Buna rağmen bir sonraki davada 2003 yılında Bingazi’deki Ceza Mahkemesi, yedi sağlık görevlisini ölüme mahküm etti. Aralık 2006 yılında Bulgar hemşireler ve Filistinli doktor Trablus’taki Ceza Mahkemesi’nden yeniden ölüm hükümleri aldı. Cezaevinde 8 yıldan sonra ve birkaç ölüm hükmünden sonra 24 Temmuz 2007 yılında Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Fransa ve AB’nin tutukluların Libya’dan sınır dışı edilmesi için anlaştığını bildirdi. Son müzakerelere Fransa Cumhurbaşkanı’nın o zamanki eşi Cecilia Sarkozy de katıldı. Bu tarihte sağlık görevlilerimizin 2 bin 910 günlük kabusuna son verildi. Onlar Sofya havaalanına geldi, Cumhurbaşkanı Georgi Pırvanov ise serbest bırakılmaları için kararname çıakrdı.

Sağlık görevlilerimize dava, tutukluların savunulması ve serbest edilmesi için hızlı ve uygun eylemler eksikliği yüzünden Bulgar dış politikasında çok olumsuz bir iz bıraktı.

Dört yıl sonra 2011 yılında Libya’da toplu protestolardan sonra eski Adalet Bakanı Mustafa Abdel Calil, “El-Cezire” TV kanalına Libyalı çocukların AİDS virüsüne bulaştırılması için Kaddafi’nin suçlu olduğunu bildirdi ve böylece Bulgar sağlık görevlilerini manevi olarak suçsuz kıldı.


Çeviri: Rayna İvanova




Последвайте ни и в Google News Showcase, за да научите най-важното от деня!

Kategorideki diğer yazılar

2009 yılı - Petır Slabakov: Şeref sözü yasadan güçlüdür

Bulgaristan Prag baharı yaşamadı, Kadife devrimi yoktu, Dayanışma hareketi, Havel ve Valensa çapında sosyalizme karşı çıkan ve savaşan adamları da olmadı. Bunun esas nedenlerinden biri halk psikolojisinde gizli belki de ve 9 Eylül 1944 tarihinde..

Eklenme 15.11.2015 09:15
Константин Павлов

2008 yılı– Şair Konstantin Pavlov vefat etti

-‘30 yıldan fazla neredeydin? ’ diye sordular. -Balinanın içindeydim. Hepiniz gördünüz, hepiniz biliyorsunuz, kasten soruyorsunuz bunu. 30 yılı balinanın midesinde nasıl geçirdin? bana sordular. -Bunu da biliyorsunuz- kumarcı..

Eklenme 07.11.2015 10:10

2007 yılı - Bulgaristan`ın AB üyeliği arasında gidip gelmek

„Avrupa Birliği mi? Benim tavsiyem: onu hemen kapatın“. Bu sözler korkutucu gelebilir, hele hele Margaret Thatcher tarafından söylenmiş ise ve „Devlet adamı sanatı“ isimli kitabında yer aldıysa. 20.asrın 80`li yıllarında „Demir leydi“ olarak bilinen..

Eklenme 28.10.2015 11:00