Dün Rusya Devlet Başkanı VladimirPutin ve Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov arasında dolaylı bir diyalog gerçekleşti. Putin’in “Sofya, Güney Akım projesini durdurmakla hata etti” şeklindeki açıklamasına karşın Borisov “Moskova neden böyle olduğunu biliyor” sözlerini kullandı. Rusya ve İtalya’nın öncülüğündeki uluslararası proje kapsamında Orta ve Batı Avrupa’ya Karadeniz’in dibine döşenen ve Bulgareistan üzerinden geçen boru hattı ile Rus gazı nakledilmesi ve böylece problemli olan Ukrayna’nın çevrelenmesi düşünülüyordu.
Dün gazetecilerle bir araya geldiği yıllık toplantısında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, anlaşılmayan nedenlerden dolayı ulusal menfaatlerini ihmal ederek Güney Akım projesinin uygulanmasını durduran Bulgar yöneticilerinin “dişsiz” tutumuna hayret ettiğini söyledi. Putin’in sözlerine göre Moskova, Bulgaristan’da yapılacak inşaat çalışmaları ve iş yerlerinin açılmasına 3 milyar avro yatırmak niyetindeydi, gaz nakil hattının işletilmeye başlamasından sonra da Sofya, sırf yıllık transit ücretlerinden 400 milyon avro alacaktı. Putin’in bu açıklaması üzerine Başbakan Borisov’un cevabı da gecikmedi. AB zirvesine katılmak üzere Brüksel’de bulunan Borisov, projenin Bulgaristan’ın AB’nin dürüst bir üyesi olarak getirilen tüm yaptırımlara ve üçüncü enerji paketi hükümlerine uyguğu için durdurulduğunun Putin’e malüm olduğunu öne sürdü.
Sonuçta arabayı kim devirdi? Bo sotuya yanıt vermeye çalışırken bazı olayları anımsayalım. 2014 yılının Haziran ayının başında ABD’nin Sofya Büyükelçisi Marcie Ries, ABD’nin endişeli olduklarını ve zamanın Rusya ile alışılmış şekilde çalışmak için uygun olmadığı açıklamasında bulundu. Marsi Rays, Bulgar firmalarına hitaben Kırım’ın Rusya tarafından ilhak edilmesinden dolayı ABD tarafından yaptırım uygulanan şirket ve kişilerle çalışmamaları tavsiyesinde bulundu. Oysa kara listede Güney Akım gaz nakil hattı işini üstlenen “Stroytransgaz” Rus şirketi de vardır. Rays’ın bu açıklaması üzerine ABD’den üç Senato üyesi Sofya’ya gelerek dönemin başbakanı Oreşarski ile görüşme yaptı. Görüşmenin ardından medyaya konuşan Oreşarski, Bulgaristan’ın projeye katılımını tek taraflı olarak durduracağını açıkladı ve formal bir neden olarak Brüksel ile danışma görüşmelerinin yapılması gerekliliğini öne sürdü. Bu durumda bu danışmaların proje çalışmaları başlamadan önce neden yapılmadığı sorusu belirdi.
Günümüzde Başbakan Borisov, ülkemizde Balkan gaz dağıtım merkezinin kurulmasından, tedariklerin çeşitlendirilmesinden Türkiye ve Yunanistan’la enterkonektör bağlantılarından, topraklarımızdaki yatakların işletilmesinden, Rus gazına olan bağımlılığın giderilmesinden izahı zor bir coşku ile bahsediyor. Ancak Brüksel ve Washington’un menfaatlerine uygun düşen bu siyasi söylemleri bir yana bırakırsak ortaya bazı basit sorular çıkacak. Bir – düşünülen dağıtım merkezi ve diğerlerinin işletilmesine ne zaman başlanacak ve Rus gazına olan neredeyse yüzde 90’lık bağımlılık ne zaman giderilecek. Önümüzdeki yılda mı, bundan beş yıl mı, yoksa 10 yıl sonra mı? Peki o zamana kadar ne yapılacak. Bu arada Rusya Enerji Bakanı Novak daha Kasım ayında ülkesinin Bulgaristan’da kurulacak bir gaz dağıtım merkezine gaz vermek niyetinde olmadığı açıklamasını yaptığını da göz önünde bulundurmak gerekir. İki – Moskova’nın boyunduruğundan kurtulunca yeni tedarikçilere bir metreküp gaz için ne kadar ödeyeceğiz? Rus gazından ucuz mu pahalı mı olacak bu gaz? Ve nihayet Moskova mavi yakıtı ile Avrupa’ya pranga vuruyorsa ve bu prangadan bir an önce kurtulmamız gerekiyorsa neden şu an aynı bu Rus gazının doğrudan Almanya’ya hem de daha büyük miktarda nakledileceği Kuzey Akım’ın genişletilmesi yönünde çalışıyor?
Yakın gelecekte her ne olursa olsun hiçbir kaynak çeşitlendirme çabası Avrupa’ya Rusya’dan gaz almama lüksünü sağlamayacak. Uzmanların değerlendirmelerine göre Rus gazına bağımlılık oranı ortalama yüzde 50 düzeyinde seyrediyor ve seyretmeye devam edecek. Dolayısıyla sarfedilen sözlere ve alınan kararları iyi düşünmek lazım. Siyasetçilerimizin de ulusal menfaatleri güderek büyüklerin jeostratejik bilek güreşlerinden mümkün olduğunca uzak durmalarının zamanı geldi.
Çeviri : Tanya Blagova
27 Ekim’de düzenlenen erken genel seçimlerinde oy kullanan seçmenler daha da renkli bir parlamentonun hatlarını çizdi. İlk tahminler 9 partili bir Halk Meclisi yönündeydi, ancak Merkez Seçim Komisyonu(MSK)’nun sandık kurulu protokollerinin yüzde 100’nün..
Sıradaki erken genel seçimler artık arkada kaldı. Geçen erken seçimlere kıyasla katılım oranın biraz daha yüksek olması dışında, siyasi tahminlerde ve politik yapılaşmaların ne olacağı ve nasıl bir kabine ortaklığı kurulacağı sorularına yanıt bulmak yine..
Bulgaristan vatandaşları üç yılda yedinci kez olmak üzere sandık başına geçti. Bu yıl Haziran ayında olduğu gibi, şimdi de katılım düşük. Bulgaristan radyosu Sofya merkezinde anket yaptı ve insanların nabzını yokladı. Ülkeye sağlam bir yönetim..