Pernik’e bağlı Gırlo köyünü, dağ rehberi Stanoy Arabaciev’ten öğrendim. Unutulan bir tarih yapraklarını aralamak için, tapınağın ot ve dallar arasındaki kalan kısmını bulmak oldukça zor. Bu tapınağı Sümerlerin tanrısı olan Enki’nin tapınağı olduğu tahmin ediliyor. 1971 yılında arkeolog Dimitrina Mitova- Conova buluyor. Arkeolog bu tapınağın MÖ 14. 15. asırdan olduğunu düşünüyor. Conova, Sardinya Adasında onlarca benzeri yapının bulunduğunu var sayarak, yeni bulguyu o kültürün parçası olarak tanımlıyor. Tapınağın Bulgaristan’da başka eşi, benzeri yok. 1972 yılında restore ediliyor. UNESCO kültür anıtı olarak teklif edilmesi isteniliyor. Ardından da unutuluyor. Benzeri yapılar Sardinya dışında bir de Kırım’da bulundu. Bu yapı, Zavalska Dağ eteklerinde Gırlo köyü civarında bulunuyor. Basamaklardan yer altı salona iniliyor, tavanında ise bir delik , yakınında ise bir de pınar var. Gırlo yakınındaki bu yapı, Zavalska Dağında kayalıkların 15 metre derinliğinde gömülmüş. Araştırmacılarından biri olan Doçent Lübomir Tsonev anlatıyor:
“Bizim pınar- tapınak, geleneksel Trak gömülerinden çok farklı. Onlar daha modern yapılmış. Bazı Trak mezarlarında yazılar var, taş kütleleri arasında demir bağlar var. Gırlo’daki pınar gömü daha ilkel.
Bu tapınak fazla işlemden geçmemiş taş kütlelerden, daha basit işçilikle yapılmış”.
Kapı giriş yapısı tamamen Trak mimari geleneklerine uygun ve üzerinde taşları taşıyacak güce sahip. Doçent Tsonev yapıyı ve benzeri tapınağın burada bulunmasının teorisini anlatıyor:
“Dconova’ya göre bu tarz mimarinin temelleri M.Ö 15. y.y. Mezopotamya topraklarına uzanıyor. O dönemlerde pahalı olmasına rağmen, bronz kullanımı yaygındır. Bronzun yapısı, başka madenler de katılarak sağlamlaştırıldığı için, üreticiler yeni maden ocakları arayışını sürdürüyormuş. Mezopotomya halkı yeni maden ocakları arayışıyla göç etmeye başlamış. Lübnan, Suriye ve İsrail’e kadar varan halk, o zaman muhtemelen Karadeniz’i kuzeyden geçerek, Kırım’a varmış veya Boğaz’dan geçerek, Balkanlara yerleşmiş olabilir. Göçmenler bu yeni topraklarda maden ocakları bulmuş olabilir. Buralarda kısa süre kalıp, yollarına devam etmişler. Bu süre içinde de söz konusu nadide pınar kaya manastırlarını kurmuşlar. Daha sonraları da Batı’dan Sardinya’ya varıp, o toprakların eşsiz maden ocaklarını keşfetmişler”.
Bazılarına göre bu yapı güneş takvimi olarak kullanılıyormuş. Doçent Tsonev o dönemlerde su, güneş, hava ve yer hayatın dört temeli olarak algılanıyormuş. Din açısından da bu objeler hayatın temeli sayılırmış. Yılın en kısa gününde Güneş’i Su ile birleştirmek önemliymiş. Ayrıca en kısa günden hemen sonra günler uzamaya başlar. Eski dinlerde bu günler hayati anlam taşıyan işlerin başlangıcı olarak kabul edilir. 25 veya 22 Aralık’ta Güneş Sistemini Su ile birleştiren dualar ve şükran ayinleri okunurmuş”.
Fotoğraflar:Wikipedia
Çeviri: Sevda Dükkancı
Bulgaristan Bilimler Akademisi(BAN) Ulusal Doğa Bilim Müzesi’nden paleontologlar, günümüz Trın şehri bölgesinde 80 milyon yıl önce hayvanlar dünyasının nasıl göründüğü sorusuna yanıt arıyor. Trın yakınlarında bu yıl yedincisi düzenlenen..
Cuma öğleden sonra dini konulardaki sohbetimizde Vedat Ahmet ile birliktesiniz.
Ulusal Tarih Müzesi’nin, merkez lobisinde Çar III. Boris’in doğumunun 130. yıldönümüne adanan “Çar III. Boris Şahsiyet ve Devlet Adamı” başlıklı sergi açılac ak. Sergide, Çar Boris’in yaşam yolunu gözler önüne seren, Bulgaristan tarihi için..