“Uspenie Bogorodiçno” (Hazreti Meryem’in Göğe Kabulü) Çerepiş Manastırı Stara Planina- Koca Balkan Dağı koynunda bulunuyor. Nehir üzerinde mucizevi şekilleriyle eğilen beyaz kayalar, efsaneler ve tarihle bürünmüş bu yere ayrı bir gizem katıyor.
Bu kutsal mabetle ilgili çok rivayet var, adı konusunda da farklı efsaneler bulunur. Hikayelerin çoğu Çar İvan Şişman’ın Osmanlı’ya karşı yürüttüğü son amansız çatışmalarıyla ilgilidir. Bu toprakların Şişman hanedanıyla ilişkisi yerli tarih sayfalarına da yansımıştır. Vratsa Bölge Tarih Müzesi’nden Aleksandra Petrova bu manastırın yıllar içindeki rolü ve önemini anlattı:
En erken elzmalarından biri Çerepiş Manastırı’nda bulundu. 14. asırda Ortaçağ Bulgar Devleti’nin Osmanlı egemenliği altına girdiği yıllarda yazılmış bir tüzük. Bu tüzüğe göre 1396 yılında manastır yıkıldıktan sonra tekrar yenilenir. Dolayısıyla manastırın İkinci Bulgar Çarlığı döneminde kurulmuş olduğu sonucuna varıyoruz. Yıllar içinde bu yer kundaklandı, soyguna uğradı, manastır bu zorluklara baş eğmedi ve cazibesinden bir şey kaybetmeden ayakta kaldı.
Osmanlı döneminde manastır Bulgar ilmi, yazısı ve eğitimin ana ocağı haline gelir. 17. asırda ona bağlı okul oluşturulur ve bu merkez Bulgar dili ve yazısının muhafaza edildiği bir yer olur. Teteven Kız Okulunda da bir şapel kurulur.
Manastırdaki yazı zenginliği abidelerini Aleksandra Petrova şöyle sıraladı:
Vratsa Müzesinde sergilenen Çerepiş Dörtlü İncil kitabını anmamız gerekir. Bu eser 16. asır Ortaçağ hat ve sanat ustalığının eşsiz bir örneğini oluşturuyor. 1612 yılında ünlü kuyumcu ustaları Nikolay ve Pala altın kaplamalı gümüş kitap cildi hazırlıyor. Bu eser Bulgar sanatının ve bu dönemde altın kuyumculuk ustalığının en önemli örneği olarak gösterilir.
Manastırda Patrik Evtimiy’den yazılar ve başka değerli yazıtlar bulunmuştur. 19. yüzyılda manastır tesisine farklı yapılar inşa edilmiş. Aleksandra Petrova onlarla ilgili ayrıntılı bilgi verdi:
Vladişka binasında Pimen Zografski adına yapılmış bir şapel var. Ruşit eviyle ilgili de efsaneler hala yayılıyor. Vratsa Ağası Ruşit Bey’in hasta olan kızının iyileşmesi için bu evi hibe olarak inşa ettirdiği rivayet ediliyor. Hasta kızın rüyasında gördüğü Meryem Ana, Çerepiş Manastırına gelip, şifa aramasını söyler. Amansız hastalığa yakalanan kızına çare arayan anne, baba, Müslüman olmalarına rağmen rüyaya inanır ve kızlarını manastıra getirir. Hasta kız düzelir ve minnettar kalan baba Rüşit Bey, kayalıklar üzerine evi kurar.
Yine efsanelere göre Hristo Botev’in Vratsa Dağında öldürülmesinden sonra kılıcı manastıra getirilmiş ve bu evde saklanmış. Bugün kılıç Vratsa müzesinde sergileniyor. Manastır’daki türbe de papaz Epifaniy tarafından 1784 yılında inşa edilmiş. Botev’in çetesinden 12 askerin naaşının bu türbede gömülü olduğu tahmin ediliyor. Bulgar edebiyatının “babası” İvan Vazov da burada kalmış ve manastır din adamlarının yaşam ve çalışmalarından esinlenerek, “Skitnişki pesni” kitabına 48 eser yazmış.
Bulgar yazar Aleko Konstantinov manastırı ziyaret ettikten sonra “Bulgar İsviçre’si” adlı kitabını yazar. Macar gezgin Felix Kanitz de buradaki güzel doğadan esinlenerek seyahatnamesinde Çarapiş Manastırını “dünyanın en güzel yeri” olarak tanımlar.
Fotoğraflar: Svetlana Dimitrova
Çeviri: Sevda Dükkancı
Cuma öğleden sonra dini konulardaki sohbetimizde Vedat Ahmet ile birliktesiniz.
Bir zamanlar sıra dışı bir semt vardı. Şehirdeki yaşamı birbirine bağlayan Dvoretsa( Kraliyet Sarayı) ve tren istasyonu arasındaki ana yolda bulunduğu için Eski Sofya buradan başlıyordu. Bu alanda insanlar yalnızca buluşup sohbet etmekle kalmadı, aynı..
9 Eylül’de, Bulgaristan tarihinde, temelde kökten farklı bir kamu düzeninden diğerine geçişin 80. yıldönümü kutlanıyor - Bulgaristan Krallığı’nın sonu ve Bulgaristan Halk Cumhuriyeti’nin başlangıcı . 2. Dünya Savaşı’nın ortasında,..
105 yıl önce 27 Kasım 1919 tarihinde Paris kenarlarında yer alan Neuilly-sur-Seine’de Bulgaristan’ın I. Dünya savaşına (1914-1918) katılımına son..