Ünlü opera sanatçısı soprano Angela Gheorghiu ve Stephen Costello 25 Şubat 2019 tarihinde başkentin Ulusal Kültür Sarayı’nda orkestra şefliğini Nayden Todorov’un yaptığı Sofya Filarmoni Orkestrası ile birlikte klasik müzik severler için unutulmaz bir gece yaşattılar. Konserde Verdi, Donizetti, Puccini, Gounod, Bizet, Lehar ve başka sanatçıların eserlerinden bölümlere yer verildi. Doğal sahne duruşu ve güzel sesiyle Genç tenor Stephen Costello salondaki dinleyiceleri etkiledi. Philadelphia’da doğan Costello’nun profesyonel biyografisinde Covent Garden, Metropolitan Opera, Lyric Opera of Chicago gibi opera tiyatroları yer alıyor.

Angela Gheorghiu kendisi hakkında “Muhteşem bir sanatçı ve meslektaştır” yorumunu paylaştı. Her ikisi de Bulgaristan’da ilk defa sahne aldı.

Basın toplantısında Angela Gheorghiu şöyle konuştu: “Neredeyse 30 yıllık kariyerimde hala sahne almadığım ve ilk defa konser vereceğim ülke olması çok ilginç. Ancak sizin ülkeniz benim için yabancı değil. Bükreş’te Akademi’de öğrenciyken ben çok Bulgar televizyonu izliyordum. Ayrıca dünyaca ünlü opera sahnelerinde sahne alan Bulgar opera şarkıcıları hakkında da izlenim sahibiyim. Metropolitan Opera’da beraber sahneye çıktığımız Gena Dimitrova’yı da söylemeden geçemeyeceğim. Ben sonraki nesil şarkıcılarından olduğumdan dolayı Nikolay Gyaurov, Boris Hristov ile beraber sahneye çıkma imkanım olmadı, ancak onların ve daha birçok Bulgar opera sanatçısının performanslarını hayranlıkla dinledim.”

Angela Gheorghiu’ya 1990 yılında (Romanya ve Bulgaristan’ın yaşadığı büyük ekonomik ve siyasi krizlerin dönemi) ilk sahneye çıktığı dönemle ve dünyadaki en büyük opera tiyatrolarında yer alan bir opera sanatçısının mesleği ile ilgili birçok soru yöneltildi. Angela Gheorghiu bu soruları şöyle cevapladı: “Sesim vücudumun bir parçasıdır. Daha şarkı söylemeye başladığımda repertuvar seçerken çok, çok dikkatli olmam gerektiğini anladım. Çok uzun ve yüksek frekansta v.s şarkı söylememem gerektiğinin farkına vardım. İnsan sesi, güç uygulamadan doğal olarak olgunlaşan bir araçtır. Hatta bazı insanlar, programımı ağırlaştıran performansları reddettiğim için bana tavır takınmaya başlamışlardı. Sesime dikkat etmem de mesleğimin bir parçası olduğuna inanıyorum ve bunu her gün yapıyorum. Opera konserlerine oldukça erken başladım. 17 yaşındayken Bükreş’teki “Athenaeum”da solo konseri verdim, 18 yaşındayken artık üniversitede öğrenciydim, ama her zaman sahne aldım, televizyon programlarına katıldım. Opera sahneleriyle birlikte konserlerde de yer almazsanız, “büyük bir isim” olamazsınız. Benim sahne pratiğime özgü olan şeylerden biri samimiyettir. Söylediğim her aryayı inanarak söylüyorum. Sahneye çıktığımda kendimi kolayca esere verebilme ve bir sonraki role, bir sonraki stile geçme yeteneğine sahibim. Bu benim için hiçbir zaman sorun olmamıştır. Akademi’de öğrenciyken her ay iki arya ve bir şarkı hazırlayarak özel bir komisyonun önünde bunları söylemem gerekiyordu. Çok yönlü, çeşitli bir repertuvar ile çalışmaya alışığım. Önceleri bunu bana not verecek insanlar için yapıyordum, sonraları ise paylaştıklarımı seven ve beğenen insanlar için yapmaya başladım. İstediğim her şeyi aldım diyebilirim ve yol boyunca önemli olan tek şey yeteneğimdi. Baştan beri “en yükseği” hedefledim. Asla küçük bir opera tiyatrosunda ve küçük bir rolle başlamak istemedim. Üzgünüm, ama ben böyleyim! Her zaman doğru zamanda doğru insanlara rastladığım için de çok şanslıyım.”

Çeviri: Özlem Tefikova