İnsanın karanlık ve aydınlık yüzü: Nefis
İnsanı anlatırken kullandığımız “nefis” kelimesi aslında çok yönlü ve müphem bir kavramdır. Dinî bir kavram olarak İslâmî literatürde yer edinen ve Arapça asıllı “nefs” kelimesinin Türkçe telaffuzla aldığı şekil olan “nefis”, kelâm, felsefe, tefsir, hadis, tasavvuf ve psikoloji alimleri arasında tartışılagelmiştir. Bu tartışmaları haklı duruma getiren ise büyük ölçüde Kur’ân-ı Kerim ve Peygamberimizin sünnet-i seniyesidir. Zira Allah’ın son mesajı Kur’ân’da nefis ifadesi, ruh ve can anlamında kullanıldığı gibi, insanın özü, Allah’ın zâtı, insanda kötülükleri tetikleyen merkez gibi farklı anlamlarda da geçmektedir. Hadis-i şeriflerdeki kullanımlar da bunları destekler mahiyettedir.
Ehl-i sünnet itikadına sahip İslâm âlimlerinin nefis konusundaki değerlendirmelerine baktığımızda karşımıza genel mânâda şöyle bir tablo çıkmaktadır: Nefis; ruh, kalb ve akıl ile genellikle eş anlamlı olarak kullanılmıştır. Genel mânâda nefsi cisim olarak ele alan, ama latif bir varlık olduğunu kabul eden kelâm alimlerine karşın, nefsten ilâhî bir latife, cevher olarak söz eden mutasavvıfların diğer ulemâ ile aralarında görüş birliği bulunmamaktadır. Ancak şunu da ifade edelim ki, nefsin cisim olduğunu savunanlar bile alışılagelmiş bir cisimden söz etmemektedirler. Her insanın tek nefsi vardır, ama farklı boyutlara sahip bir nefistir bu. Her insan aslında nefsinden ibarettir, yani nefis insanın tâ kendisidir.
Ruhun diğer yüzü olan nefis muğlaklıklarla doludur. Onun için mahiyetinden ziyade hikmeti üzerinde durulması daha faydalı görülmektedir. Nitekim Kur’ân ve Peygamberimiz de buna vurgu yapmış, onları takip eden ulema da nefsin ne olduğundan ziyade ne olması, nasıl bir kıvama gelmesi gerektiği üzerine durumuşlardır.
Aslında nefis, insanın iyiliğe de kötülüğe de meyilli olan bünyesidir. Allah Teâlâ, Şems suresinde nefse yemin edip ona dikkati çekerek “nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir” buyurmuştur. Ayrıca nefsin kendi çokça kınadığından bahsedilmiş, ama aynı zamanda kötülüğü emrettiği de yine Kur’ân-ı Kerim tarafından ifade edilmiştir. Nefse yönelik açık bir çağrı da vardır Kur’ân’da. Fecir suresindeki bu çağrı şöyledir: “Ey imanın huzuruna kavuşmuş insan! Sen Ondan razı, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. Böylece has kullarımın arasına sen de katıl. Cennetime gir!”
Özet olarak söylediklerimizden hareketle her insanın nefis sahibi olduğunu, bu nefsin insanın kontrolünde olması gerektiğini, bunun için de sürekli bir tezkiye/arındırma ve muhasebe/özdenetim mücadelesi verilerek Allah’ın razı olacağı şekilde yaşayarak nefsi sahibine teslim edip ebedî cennete kavuşması için insanın bilinçli ve iradeli bir hayat yaşamaya muhtaç olduğunu ifade edebiliriz.
Bulgaristan Bilimler Akademisi(BAN) Ulusal Doğa Bilim Müzesi’nden paleontologlar, günümüz Trın şehri bölgesinde 80 milyon yıl önce hayvanlar dünyasının nasıl göründüğü sorusuna yanıt arıyor. Trın yakınlarında bu yıl yedincisi düzenlenen..
Cuma öğleden sonra dini konulardaki sohbetimizde Vedat Ahmet ile birliktesiniz.
Ulusal Tarih Müzesi’nin, merkez lobisinde Çar III. Boris’in doğumunun 130. yıldönümüne adanan “Çar III. Boris Şahsiyet ve Devlet Adamı” başlıklı sergi açılac ak. Sergide, Çar Boris’in yaşam yolunu gözler önüne seren, Bulgaristan tarihi için..
Müslüman, her koşulda dininin emir ve yasaklarını göz önünde bulundurarak yaşama arzusundadır, bundan da öte böyle olmakla sorumludur. Bu sebeple..