Günün Programı
Yazı Boyutu
Bulgaristan Ulusal Radyosu © 2024 Tüm hakları saklıdır

Ramazan’da mal-mülk hususunda dengeyi yakalamak

Photo: tourism.kardzhali.org

Mal sahibi, mülk sahibi,

Hani bunun ilk sahibi?

Mal da yalan, mülk de yalan

Var biraz da sen oyalan.

Yunus Emre

Allah Teâlâ insanları yaratırken herkesin dünya hayatı boyunca ihtiyaç duyacağı rızkı da ölçülü bir şekilde taksim. Ancak bazı insanların hırslarına ve tutkularına uyarak bencil davranmaları neticesinde Allah’ın takdir etmiş olduğu rızk bir grup elinde dönüp durmaktadır. Cenâb-ı Hak yeryüzünde malî bakımdan bir üst tabakanın, sosyetenin oluşmasına karşıdır.  İnsanlık tarihi boyunca, hatta komünizm ve sosyalizmin hakim olduğu dönemlerde bile “mutlu bir azınlık” milyonlarca, belki de milyarlarca insanın hakkını gasp ederek Allah’ın koymuş olduğu sınırları çiğnemiş, bugün de çiğnemektedir. Allah’ın koymuş olduğu kanunları çiğneyenler, Kur’ân-ı Kerim’in tabiriyle “zâlimler” yaptıklarının karşılığını görecekler elbet. Bu dünyada değilse bile öbür dünyada mutlaka! Bu dünyada kapatılmayan hesaplar, ahirette tekrar açılarak adalet yerini bulacak, çünkü öteki dünya adalet dünyasıdır.

Yüce Allah, sahip olduğu mal-mülkü insanlar arasında paylaştırmış ve ölçülü olarak kullanmalarını emir buyurmuştur. İnsanoğluna elindeki malı istediği gibi kullanma hakkını vermemiştir, çünkü insan büyük bir zenginlikle başıboş bırakılınca pusulasını şaşırıvermektedir. Burada Gözümüzün Nûru Peygamberimizin ashabından zenginleşinceye kadar “mescit kuşu” olarak bilinen Salebe’yi hatırlamak yerinde olacaktır. Elimizde olanların, hatta kendimizin bile hakiki manada sahip değiliz, çünkü herşeyin gerçek sahibi şânı yüce olan Allah’tır. Bize verilenler ise emanet konusunda nasıl davranacağımızı denemek maksadıyla geçici olarak, emanet olarak verilmiştir.

İnsanoğlunun mala karşı olan tutkusu fıtrîdir, mal insan için manyetik bir alandır; doğuşundan itibaren onu çeker. Bu bir yere kadar da normaldir. Çünkü insanın bu dünyadaki hayatını normal şartlarda sürdürmesi için belirli ölçüde mal-mülke sahip olması gerekmektedir. Ancak dengeyi yakalamak çok önemlidir, çok da zordur. Allah Teâlâ, mal hususunda bizleri sık sık uyarmaktadır; bazen emirlerle, bazen yasaklarla, bazen dolaylı yönden bazen de kıssalarla bizleri mal “fitnesiyle” göz göze getirerek teyakkuza/uyanık olmaya çağırmaktadır.

Kur’ân-ı Kerîm pek çok ayet-i kerimesiyle inananlara mal ve zenginlik ile ilgili yükümlülükler vazetmektedir. Bir çok ayet-i kerimede îmân ile birlikte zekât, infâk, sadaka verme zikredilmektedir. Kur’ân; müminlerin, ebedî kurtuluşu hak edenlerin özelliklerini sayarken de ilk sıralarda ellerinde olandan dağıttıklarını/infak ettiklerini, zekâtlarını verdiklerini/­vermeye gayret ettiklerini, sadaka verdiklerini belirtir.

Bu hususta Peygamber Efendimizin hayatından çıkarabileceğimiz örnekler de pek çoktur. Aynı şekilde O’nun (s.a.s.) ashabının yaşam ve davranışlarında da ibret alınması gereken pek çok husus vardır. İster Efendimiz aleyhisselâm olsun, isterse O’nun seçkin ashabı olsun, mal konusunda ne kadar dengeli davrandıkları açıkça görülmektedir. Peygamber Efendimizin hayatında mal hiçbir zaman Allah rızası için kullanılan bir araçtan başka bir şey olmamıştır. Hazreti Ebû Bekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman, Hazreti Ali, Hazreti Talha vs. maddî güç hususunda örnek davranışlar sergileyerek bizlere idealin gerçekleşebileceğini bilfiil göstermişlerdir.

Velhasıl, İslâm dini insanoğlunun fıtratında var hususları göz ardı etmemekle birlikte, onun, hem müspet hem de menfî yönde gelişebilecek bu özelliklerini hayra yönlendirmeyi hedeflemektedir. Yüce dinimiz, insan-mal ilişkisini ele alırken ne komünizm gibi insanın doğasında var olan özellikleri görmezden gelerek tek sınıf oluşturmaya kalkışıyor, ne de kapitalizmde olduğu gibi insanı mal tutkunu olmasına müsaade ediyor. Evrensel yapıya sahip olan ve her zaman itidâli, dengeyi ön planda tutan dinimiz, orta yolu tutup insanın malı-mülkü bir araç olarak kullanmasına müsaade ediyor, bu vasfını kaybederek amaca dönüşmesi halinde ise insanın yücelik ve şerefini yitireceğini ve neticede hüsrana uğrayıp perişan olacağını ayan beyan bir biçimde safiyetini kaybetmemiş akıllara ve nuru sönmemiş kalplere arz ediyor.




Последвайте ни и в Google News Showcase, за да научите най-важното от деня!

Kategorideki diğer yazılar

Bulgaristan Müslümanları ve Dinî-Kültürel Mirası

Müslüman-Türk nüfusunun geçmişi bin yıl kadar öncesine giden Bulgaristan’da esas Müslüman topluluğunun oluşumu, Osmanlı döneminde Anadolu’dan yapılan iskânlarla gerçekleşmiştir. Yaklaşık altı asırdır azımsanmayacak sayıda Müslüman nüfusun yaşadığı..

Eklenme 26.04.2024 14:10

Yahudiler Pesah (Hamursuz) Bayramı'nı kutluyor

22 Nisan'da gün batımından sonra Yahudiler için en büyük üç bayramdan biri olan Pesah (Hamursuz )  Bayramı başlıyor. Tarih ve gün olarak söz konusu bayram değişken olup ilkbahar ekinoksundan sonra ilk hilalin ortaya çıkışıyla başlayan Nisan ayının..

Eklenme 22.04.2024 08:28
„Benkovski’nin “Kanatlı çetesi”, ressam Petar Morozov

Georgi Benkovski’nin “Kanatlı" çetesindeki yabancılar

Bulgaristan Milli Kurtuluş hareketinin Dahili İhtilal Örgütü’nün kurucusu Vasil Levski, Bulgar toprkalarında devrimci komiteleri oluştururken, yabancıları bağımsızlık hareketine dahil eden ilk kişi oldu. Bunlar Baron Moritz von Hirsch'in "Doğu..

Eklenme 22.04.2024 06:30