Gül Festivalinin arifesinde dolu yağışları Gül Vadisi’ndeki gül bahçelerine zarar verdi
Dün bu haberi hazırlarken gökyüzü karardı, bulutlar çöktü . Bulutlar Sofya üzerinden kaymış olsa da, belliydi ki yağmur ve dolu yağışları başka bir bölgeyi boğdu. Daha sonra haberlerden yağmurların ve dolu yağışlarının Montana ve Sviştov bölgelerini vurduğunu, duyduk. Geçen haftadan itibaren ülkemizin farklı bölgelerini dolu vurdu. Bunlardan bir tanesi de Gül Vadisi’nin önemli bir parçası olan Karlovo’daki gül bahçeleri. Gül Festivalinin arifesinde düşen dolu yağışları, Bogdan, Karavelovo Pevtsite, Mraçenik köyleri ve Kırnare ve İganovo köylerindeki tarlalar en fazla zarar gördüler. Plovdiv Zemedelie Tarim Müdürlüğü, bölgede zarar gören gül, sebze bahçeleri ve bağlardaki zarar tespit çalışmalarını sürdürüyor Örneğin Bogdan köyünde zararlar yüzde 70 ile yüzde 100 arasında. Bu köyden Ranço Rançev, 400 dka gül, sebze ve meyve bahçesine sahip. Bahçelerinin de sigortasını yaptırmamış: “Zaten iflasın eşiğindeydik, şimdi de dolu bizi vurdu. Genelde dekardan 500 kg gül topluyordum, doludan sonra elde ettiğim ürün 150-200 kiloyu aşmayacak. Henüz gül alım fiyatı konusunda bir açıklama yapılmadı, ama geçen sene olduğu gibi düşük olacağı da kesin. Bu gidişle masraflarımız bile karşılayamacağız” dedi.
Bölge Tarım Müdürlüğü uzmanları, zarar tespit çalışmaları sonrası tarım üreticilerinin hazırlanan protokollere gore tazminat alacaklarını, açıkladılar. Karlovo Belediyesi, dolu bulutlarına roketle müdahale edilebilmek için roket sisteminin kurulacağı alanı hazırlamış, ama 5 yıldır bu konuda tek bir adım atılmamıştır. Karavelovo muhtarı, önümüzdeki ay başından itibaren köy yakınlarında bulunan roket sisteminin çalışmaya başlayacağına dair teminat aldığını söylese de, dolu yağışları, bölgedeki çiftçilere büyük zararlar getirdiği de bir gerçek.
Düşen dolulara ragmen geçtimiz hafta 17 ile 18 Mayıs günleri Karlovo’da geleneksel Gül Festivali düzenlendi.
Dobruca’daki koruyucu orman şeritlerinin tarıma ve ekonomiye faydaları ve önemi
Dobruca ziyaretinde bulunan dinleyicilerimizin dikkatini yol boyunca veya tarlalarda up uzun uzanan orman şeritleri dikkatini çekmiştir. Dobruca’nın ülkemizin en verimli topraklarının da bu orman koruyucu şeritler sayesinde sahip olduğunun da altını çizmek gerek. Onların faydası kat kat fazladır. Fakat bu zenginliği kim koruyor? Koruyucu orman şeritler sayesinde tarım üreticileri, ülkenin diğer bölgelerinden tarımcılara nazaran daha fazla ürün elde ediyor.
Ağaç ve çalılardan oluşan ve Bulgarcası “poyas” olan koruyucu orman şeritleri, kuzeyden esen rüzgarların yolunu keserek karların birikmesine ve böylece ekilen tarlalardaki derecelerin sıfırın altından 10 dereceden sıfırın altında 4 dereceye kadar artmasını sağlıyor. Silistra, Dobriç, Şumen, Tırgovişte ve Varna bölgesinde yeşil duvarları andıran 5000 km’lik koruyucu orman şeritleri, 200 yıllık meşe ve 14-18 metre yüksekliğindeki ağaç ve yaz kış yeşil rengini bozmayan çalılardan oluşuyor. Dobrucalı tarımcı Kiril Jendov, “koruyucu orman şeritleri son derece faydalıdır ve onlar olmasa, Dorbruca bir çölü andırabilir. Komşu Romanya’ya bir göz atın ve Romanya Dobrucası ile Bulgaristan Dobrucasını bir kıyaslayın ve hemen bu şeritlerin faydasını kavrayacaksınız. Ama burdaki tehlike, devletin bunları koruma yolunda hiç birşeyler yapmamasından kaynaklanıyor. Aslında onlar tam çevre koruyucusudur ” dedi.
Geçen yüzyılın 50’li yıllarında uzunluğu 25 ile 220 km olan 9 sözüm ona “devlet koruyucu orman şeridi”yaratılmıştır. Her şerit, 500 ile 2000 dka arasında tarlayı korumaktadır. Söz konusu yeşil alanlar yaz aylarında hem sıcak, kavurucu rüzgarların önüne set çekiyor, hem de yaz aylarında kısıtlı olan yağışlar karşısında tarlalardaki nem oranını yüksek tutarak yüksek verimi de garantiliyor. Bugün Dobruca’da bir dekar tarlanın 1000 levanın üzerinde alıcı bulduğu da bir rastlantı değil. O yıllarda 132 bin dekar koruyucu orman şeridinin dikilmesi planlanırken 1957 yıllarında 90 bin dekar yeşil alan ülkenin en verimli topraklarını boydan boya kuşatmıştır. Ama bu alanların korunması söz konusu olunca, sorunun çok karmaşık olduğu da ortaya çıkıyor. Yeşil alanların devlete ait olduğundan dolayı, bu alanların korunması devlet orman işletmelerine ait. Fakat orman şeridi boyunca uzanan yol belediyenindir. Ağaçların büyümesi ve yeşil çalıların uzamasıyla dallar, ağaçlar yolu kapatıyor. İnsanlar da yoldan geçemeyince çiftçinin tarlasından geçmeye başlıyor, orasını çiğmeneye başlıyorlar. İnsanların tarlalarını, ekili arazilerini çiğnememesi için, adı geçen orman şeritlerini çiftçiler kendi gücüyle temizlemekten başka çaresi yoktur.
1950’lerde Dobruca “çamurlu ve susuz” bir bölge olarak anılırdı. Ancak bu yıldan sonra dikilen binlerce kilometrelik koruyucu orman şeridi, hem sıcak ve soğuk rüzgarların yolunu kesiyor, hem de toprak kaymasını engelliyor. Çünkü Romanya ve Ukrayna’dan esen kavurucu rüzgarlar, tepsi gibi düz Dobruca ovasının tüm nemini alıyor ve tarım bitkilerin kurumasına sebep oluyor. Kış aylarında ise, Dobruca halkı, yine Romanya ve Ukrayna’dan esen rüzgarların getirdiği kar yığınlarının sebep olduğu kapalı yolların çillesini çekiyordu. Yapılan araştırmalar, 50’li ve 60’lı yıllarda yaratılan orman şeritlerinin Bulgaristan tarımına yarattığı olumlu etkisinin ölçülemez olduğunu gösteriyor. Örneğin sırf Dobriç bölgesindeki koruyucu orman şeritileri 65 bin dekarı bulurken rüzgar, soğuk ve toprak kaymasından yaklaşık 3 milyon dekarı korumaktadır. Ana hatlar doğudan batıya uzanırken birbirinden 500 metre mesafede bulunuyor. Ana şeritlere enine yerleştirilmiş sözüm ona ikinci şeritlerin arasındaki mesafe 1000 metre. Böylece kışın yağan karların hem kara yollarının kapatılmasını, kar yığınların rüzgar gücüyle savrulmasını engeleniyor ve tarladaki karın yavaş yavaş erimesi sağlanıyor. Uzamanlar, bu şeritlerin Dobruca’nın en güçlü çevre sistemi olduğunu ve ürünün ortalama yüzde 12-15 arasında daha yüksek olmasını sağladığını, açıkladılar. Bütün bu sıraladığımız nedenlerden dolayı ülkemize getirdikleri kâr 20-30 milyon leva arasında. Dobruca’nın dışında buna benzer koruyucu orman şeritlerine Pleven, Yambol ve Plovdiv bölgelerinde de rastlanabilir. Komşu Romanya’da ise son yıllarda orman şeritlerin yok edilmesi, köklenmesi, azaltılması nedeniyle rüzgarların, yağmurların getirdiği zararlar çok fazla. Ayrıca toprak kaymaları da sık sık görülüyor. Fakat daha fazla işlenir toprağa sahip olması amacıyla komşularımız ağaçları ve çalıları kesmeye devam ediyor.
Yağmurlardan sonra bereketli orak ayı beklentileri
Dobruca yolculuğumuz devam ediyor. Yağışsız bir sonbaharın ve kış mevsimin ardından gelen ve ardı kesilmeyen Nisan ve Mayıs yağmurlarından sonra Dobriç bölgesindeki güzlükler canlandı. Dobruca Tahıl Üreticileri Birliği Başkanı Radostina Jekova, “Maalesef Karadeniz bölgelesinde daha az yağmur yağdı. Ancak Dobriç bölgesinde hem yağmur, hem de dolu yağışları vardı. Buğday ekili tarlalar canlandı ve bu günlerde başaklar dolmaya başladı. Tanrı izin verirse, iyi ürün bekliyoruz” dedi.
Yağmurlardan sonra tarlalarda ilaçlama çalışmaları şart. Özellikle buğdayda yağmurlardan sonra külleme, septorya ve kahverengi pas gibi ilk hastalık belirtileri baş gösterir.
Dobriç’in Popgrigorovo köyünden çiftçi Nedyalko Statev, “Buğdayın durumunun büyük ölçüde bir yıl once bu tarlada ekili bitkiye bağlı olduğunu, gözetledim. Geç çıkmasına ragmen bazı tarlalardaki buğday, diğer tarlalardakine nazaran çok daha iyi gelişiyor. Buğdayın hangi bitkinin yerine ekildiğinin yanısıra seçilen buğday çinsi da çok önemli”. Çiftçi 4200 bin dekar tahıl eken Nedyalko Statev,”Bizim topraklarımız Dobruca’nın en yüksek noktasında bulunuyor. Bundan dolayı daha farklı buğday cinsine ihtiyacı duyuyoruzderken
Radostina Jekova “Yağmurlar, kolza/kanola ekili tarlaları da etkiliyor. Tüm bitkiler şu anda çiçek açma aşamasında, oysa yağmurlardan dolayı bitkilerde tozlaşacak mı, bilinmiyor. Ancak şu anda tarlaların durumu iyi. Dobriç bölgesinde baharda ekilen mısır, ayçiçek bitkileri de yağmurlardan sonra çıktı ve sıralar oluştu. Bir sonraki çalışma baharda ekilen bitkilerin ilaçlanmasıdır” diye konuştu.
Bir ilginç ayrıntıyı da paylaşmadan geçemeyeceğim.
Rapiska, rapitsa, kanola isimleriyle de bilinen kolza bitkisi, bitkisel yağ kaynağı olarak Türkiye’ye II. Dünya Savaşı sırasında Bulgaristan ve Romanya’dan gelen göçmenler vasıtasıyla girmiştir. İlk üretim alanı olarak Trakya Bölgesi olmuştur.
Bulgaristan Ulusal Radyosu BNR’ye konuşan Piyasa Ekonomisi Enstitüsü Baş Ekonomisti Lıçezar Bogdanov, “2025 yılı bütçesinin hızla kabul edilmemesi seçeneğine doğru ilerliyoruz, ” sözlerini kullandı. Piyasa Ekonomisi Enstitüsü tarafından..
Bulgaristan Uçucu Yağ Üreticilerinin 3. Ulusal Toplantısı bugün Sofya İnter Expo Center’da düzenlenecek. BTA’nın aktardığı gibi, forumun organizatörü “Destilirano v Bılgariya” /Bulgaristan'da Damıtılmış/ Uçucu Yağ Üreticileri..
Almanya’nın ekonomisi daralıyor ve Almanya Ekonomi Bakanlığı GSYH’de yüzde 0.2’lik bir küçülme bekliyor. Bunun sebepleri ise enerji güvenliğinin eksikliği, aşırı bürokrasi ve kalifiyeli iş gücü açığından kaynaklanan ekonominin yapısal sorunları ve..