Ülkemiz, ard arda dokuzuncu yıl olmak üzere AB şifalı bitki ve baharat üreticileri ülkeleri arasında lider. Eurostat verilerine göre, 2018 yılında ülkemizde 71 bin tonun üzerinde mis kokulu şifali bitki ve baharat üretilmiştir. Bulgaristan’ı takip eden Polonya’da ise iki kat daha az bitki elde edilmiş - sadece 39 bin ton. Antik çağlardan günümüze kadar şifalı bitkiler gerek şehirde gerekse köyde yaşayan Bulgaristan vatandaşının günlük hayatının ve geleneklerinin bir parçası haline gelmiştir. Halk inançlarına göre, 23 Haziran’a denk gelen Enövden Günü şafak sökmeden toplanan şifalı bitkiler her derde devadır.
Aslında şifalı bitkiler, elverişli iklim şartlarının yanısıra çiftçiler tarafından özel bakım ve daha sonra da pazarda satış sırasında özel yetenek gerektiriyor.
Gül Vadisi’nde ve Kuzey Bulgaristan’da gül, lavanta, Mavi papatya Roma papatyası, beyaz civanperçemi, aynısafa çiçeği, oğulotu ve Altın otu ekili 300 hektarın sahibi çiftçi Metodi Stefanov, “Duma” gazetesine konuşurken “Bulgaristan, elverişli toprak ve iklim şartları sayesinde şifalı otlar ve ilaç üretiminde kullanılan bitkileri yetiştiren önde gelen Avrupa ülkelerinden biridir. Ülkemizde Koca Balkan(Stara Planina) ve bu dağın kuzey etekleri Predbalkan dediğimiz bölgesi son derece elverişlidir. Ovalarımız ise, ekili şifalı bitki yetiştiriciliği için uygundur.“ dedi.
Bulgaristan’da bugün 200’ün üzerinde şifalı bitki yetişiyor. Ekonomik çıkarların ön plana çıktığı bu günlerde şifalı bitkilerin hem ticari, hem de ekomoik değeri ve önemi artmaktadır. Bitkilerin bir kısmı yabani olurken en fazla kar ve önem sağlayan ve piyasanın ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tarlalarda yetiştirilen bitkilerdir. Bunlar gül, lavanta, papatya, ayçiçeği çekirdekleri, ıhlamur vs. bitkilerdir. Ülkemizde bio standartlarına göre yetişitrilen oraganik şifalı bitkiler mevcut.
Ülke topraklarında yetişen ve yetiştirilen şifalı ve uçucu yağ bitkileri, yabancı ülekelerde büyük rağbet görüyor. 200 bitkiden 120 tanesi yabancı ülkelere satılıyor. Örneğin şifalı bitkilerden Almanya’ya yüzde 65, İspanya yüzde 10, Fransa yüzde 5 ve geri kalan ülkelere de yüzde 15 oranında satış yapılıyor. Bu rakamlar, şifalı bitkilere dayalı işlenmiş ürünlerin yerine Bulgaristan’ın ham madde üreticisi ve ihracatçı ülke olduğunu gösteriyor. İç piyasa sınırlı olduğu için gerekli laboratuvar, damıtma tesisleri ve şifalı bitkilerin işlenmesi için tesislerin kurulması amacıyla gerekli kazancı sağlanamıyor. Dünya piyasası birkaç güçlü ilaç ve kozmetik şirketin elinde bulunduğu için şartları da onlar belirlemiş oluyor. Böylece Bulgaristan şifalı bitkileri üreticilerine düşen kâr, son derece yetersiz olan yüzde 5 oranını aşmıyor. Bulgasitan’ın yabancı ülkelere dönük şifalı bitki listesinde ağırlıklı olarak gül ve gül yağı, lavanta, oğul otu, kekik, farklı cins papatya, beyaz kekik, kişniş, dereotu, salvia, hyssop veya Zufa Otu yer alıyor. Ülkemizde şifalı bitkiciliğin geleceğini tahmin etmek biraz zor. Bir taraftan bu bitkiler çok hassas oldukları için iklim şartlarından olumsuz etkileniyor. Diğer taraftan ise, yetiştirilmesi zor olduğu için hemen hemen herşey el işidir. Bulgaristan’da yaşanan demografik kriz, eriyen ve yaşlanan nüfus, ayrıca korkunç boyutlara ulaşan kalifiyeli iş gücü yetersizliği, ülkemiz için geleneksel olan bu tarım sektörüne meydan okumaktadır. Ayrıca yukarda adı geçen tüm sorunları aşmak için, bu sektörün yatırımlara ve verimliliği artırmaya ihiyacı vardır.
Çeviri: Şevkiye Çakır
Halkı aydınlatanlar, yalnızca şükran ve hayranlık duyulan kişiler değil, tarihimizde milli aidiyet duygumuzu uyandıran en önemli şahsiyetler olarak görürüz. Ancak “halk aydınlatan” kavramının arkasında nasıl bir arketip duruyor ve neden Halk..
Moldova'nın AB üyeliğine ilişkin, ülke Anayasası’na yazılacak stratejik bir hedef olan referandumun sonuçları, her ne kadar Avrupa şüphecilerine “kıl payı” yaklaşsa da, ülkenin Avrupa yanlısı bakış açısını güçlendirdi. Ancak..
Sofya’da 28 Kasım 1938’da yayınlanan “Besarabya Bulgarları” gazetesinin tek sayısında “Besarabya Bulgarları, Bulgar halk cüssesinin, Bulgar manevi ve kültürel birliğinin ayrılmaz bir parçasıdır ve böyle kalacaklar, zira aramızdaki bağ güçlüdür”..