İyilik, hayırseverlik hakkında bir şey duyduğumuzda genellikle "eski" Bulgarların yaşadığı zamana geri dönüyoruz. Aklımızı ve yüreklerimizi geçmişe açtıkça, zamanlarının erdemlerinin ölmediği ve bugün onları canlandırabileceğimiz ümit ediyoruz.
Penço Semov, kurtuluşuna yeni kavuşan vatanın coşkusunu benimseyen ve Bulgaristan'da girişimciliği ve yüreği ile modern bir endüstri yaratan Bulgarlardan biridir. 1873 Gabrovo’nun Tsvyatkovtsi köyü doğumlu girişimci, yabancı üniversitelerde eğitim görmemiş. Fakat zekası, her yerden ve her şeyden bilgi alma arzusu ve en parlak fikirden sonra "başarılı" olma cesareti, onu gazeteciler tarafından "Bulgaristan’ın Rockefelleri" olarak tanımladığı, başarılı bir sanayiciye dönüştürüyor. Kendisi 28 fabrika ve şirkette senet ortağıdır ve aynı zamanda da 4 banka ve 2 sigorta şirketinin yönetim kurulunda yer alıyor.
Penço Semov, çalıştırdığı işçi ve memurlarına kendi çocukları gibi bakıyor. Onlara ev kuruyor, çocuklarının eğitimini üstleniyor ve çalışanları, borçlarını ödemeye gelince, gülerek “Tanrı size verdiği zaman, siz de bana verirsiniz “der.
Belki de hayırseverliğine dini ve yaşadıkları neden oluyor. Kendisi çok genç yaşta Gabrovolu Anitsa Gıdeva ile evleniyor, ama maalesef eşi ve iki çocuğını tuberkoloz hasatalığı nedeniyle kaybediyor. – diye anlatmaya devam ediyor Krasimira Çolakova. Penço Semov, Neuilly Antlaşması döneminde ülkemize yönelik talepleri azaltmak amacıyla Bulgaristan lehine lobi için 300 bin leva bağışlıyor. Aynı zamanda kilise ve manastırlara 2.5 milyon leva bağışlıyor, Gabrovo kütüphanesinde kendi adına fon kuruyor, teknoloji ve tıp alanında en yeni araştırma kitaplarının satın alınması amacıyla, Plovdiv’te “Aziz Avgustik Kolejinde öğrencilerin eğitimini finanse ediyor, Gabrovo’da Aprilov Lisesi'ne, Varna okullarına finansman sağlıyor. Çalışanlarının çocukları onun bağışlarıyla okullarına devam ediyor. Kendisi, Bulgar kültürüne bağış yapan nadir Bulgarlardan biridir. Gabrovo’daki Vasil Aprilov’un heykelini yapan Kirirl Todorov’un sponsorluğunu üstleniyor. Bunun dışında Varna’daki yazlık evini Bulgaristan Gazeteciler Birliğine bağışlıyor ve Sofya’da evsiz barksız insanlar için ilk sosyal kurumlarından birini kuruyor.
Hayırsever insan, kendi çalışanları için huzur evi kuruyor ve bu evin geçiminin sağlanması amacıyla fabrikalardan birisini bağışlıyor. Mülkünün yarısını hayırsever işlerde kullanılmak üzere bağışta bulunuyor. Fakat 9 Eylül 1944 yılında sözün ona sanki bir kasırga tüm hayatını ve emeğini alt üst ediyor. Devlet, 1.9 milyar leva değerinde varlığına ve fabrikalarına el koyuyor, burada çalışan olağanüstü yetenekli uzmanları toplama kamplarına gönderiyor. Şansına sadece maddi değil aynı zamanda hayallerinin ellerinden nasıl koparıldığını kendi gözleriyle görmek nasip olmuyor.
Sanayici dünyevi yolculuğunu, kendi elinde yazılmış kelimelerle özetliyor:
“Fakir doğdum ve hayatım boyunca çalıştım, mücadele ettim ve kazandım. Benim davam ortada. Ben eğitmen olmadan öğretmen oldum. Ben bencil olmadan zenginim. Ben sosyalist olmadan sosyal bir kişiyim. Şair olmadan ilhamla çalıştım.
Bir zamanlar penço Semov, yazlığının muhteşem parkında misafir ağırlamayı çok severmiş. Ve orada “Sevgi, emek ve azim” yazılı çeşmenin yanıbaşında Bulgaristan bayrağının renklerinde lokum ikram edermiş. Bulgar olduklarını unutmamak için.
Çeviri: Şevkiye Çakır
Bulgaristan, totaliter rejim kurbanlarının anıtı bulunmayan tek Avrupa ülkesi olmaya devam ediyor. Uzun zamandır tedavi edilmeyen bir yara gibi toplumumuzun çağdaş statüsüne damga vuran bu utanç verici durum, yüzlerce insanın varlığını sürdürmek adına..
Bulgaristan’da üniversite eğitiminin gelişmesini ve yerli ilmin ilerlemesini sağlayan en önemli unsurlar bağışlar ile vizyonerlerdir. Evlogi Georgiev, yurt dışında geçirdiği onlarca yıl boyunca, girişimci ruhu ve vatanseverliği sayesinde,..
Avrupa Parlamentosu seçimlerinin sonuçlarının netleşmesinin ardından "iktidar savaşı" çoktan başladı. İlk bakışta kontrolün Avrupa Halk Partisi, Sosyalistler ve Demokratlar ile "Renew Europe" Yenilenen Avrupa arasındaki..
Yaz ve yaşadığımız beton yığınlarını saran sıcaklıklar, vatandaşların büyük bir çoğunluğunu su kenarlarında ve tabii ki Karadeniz’de daha sık ve mümkün..