Dinî bir kavram olarak helâl, yapılması günah olanın, yani haramın zıddıdır. Yapılmasında günah da olmayan sevap da olmayan şeydir. Ancak yapılması ya da yapılmaması Allah’a bağlılığı ifade etmek için olursa, o zaman sevap yazılır.
İnsanın bu olgunluk sınavını başarıyla geçmesi için Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerim’de, Peygamber Efendimiz de hadis-i şeriflerinde helâl ve haramın ne olduklarını geniş geniş açıklar. Bunlara kulak veren insan, olgunluğu ölçüsünde helâle harama dikkat eder, dikkat ettikçe de takvası artar, kemale erişir, nefsinin zincirinden kurtularak insanlık makamına çıkar. O yüzden helâl ve harama dikakt etmek insanın kalitesinin göstergesidir.
“Helâl de açıktır, haram da açıktır.” der Peygamber Efendimiz ve bir şey yapacağımız zaman bunlara dikkat etmemizi ister. Bir de bunların arasında birtakım “şüpheliler” var diyor Rasûl-i Zîşân Efendimiz. Helâl ve haram çalı gibi gözümüze batacak kadar ayan, ama şüphelilere karşı çok dikkatli olmak gerekir. Onlar, insan ayağının altına konan karpuz kabuğu gibidir; hiç umulmadık zamanda kayar, yere serilir. Hele şüphelilere dikkat edilmezse, bir anda köylünün yoncaya kaçan ineği gibi şişer gideriz!
Çağdaş Müslüman, sayıları günden güne artan şüphelilerle uğraşacağı yerde, bir ok gibi gözüne, gönlüne saplanan apaçık haramları işler. Oysa helâller nesine yetmez!
Alkol, kumar, rüşvet, uyuşturucu, domuz eti, ölü ya da Allah’ın adıyla kesilmeyen hayvan, zina, kul hakkı gibi hemen akla gelen toplumu yok edici, şeytan işi, dokunulmayacak kadar zararlı ve pis işlerden meydana gelen haramlar da az değil, ama helâllerin sayısı kat kat fazla...
O yüzden Müslüman, “ya bu tamam, ama şunda ne var”, “bu kadarcıktan bir şey olur mu” demez. O, haramdan uzak, helâlinden bir hayat yaşamanın gayreti içerisindedir. Bunun için titiz davranır. Az çok, büyük küçük, bir veya yüz defa arasında fark yapmaksızın haramdan kaçıp helâlle yetinir, Allah’ın kendisine bahşettiği insanlık izzet ve değerini korumaya çalışır. Akıllı insan, haramın insana anlık, kısa süreli lezzetler sunduğunun, buna karşın helâlin bütün insan hayatına lezzet ve güzellik kattığının farkındadır. Çünkü helâl, insanın kalbine neşe ve sevinç damlacıkları serper, gönlüne huzur ışıkları saçar.
6 Eylül 1885 tarihinde Bulgar Prensliği ve Doğu Rumeli toprakları birleşerek, Bulgaristan tek bir devlet olarak Avrupa haritasındaki yerini alıyor. Sofya “Sv. Kliment Ohridski” Üniversitesinden tarihçi Prof. İvan İlçev..
Cuma öğleden sonra dini konulardaki sohbetimizde Vedat Ahmet ile birliktesiniz. Vedat Ahmet "Gençler ve din" konusunda bize yararlı ve ilginç bilgiler sunacak. Gençlerin ahlak dünyası ve dinin aşıladığı değerleri konuşacak.
Varna ilinde 6 ile 17 yaş arasında 26 çocuk Temel İslami Bilgiler konulu yarışmada bilgilerini ölçtü. Başmüftülüğün Temmuz ve Ağustos aylarında düzenlenen Kuran-ı Kerim kursları sonunda organize edilen bilgi yarışmaları ülke çapında..
105 yıl önce 27 Kasım 1919 tarihinde Paris kenarlarında yer alan Neuilly-sur-Seine’de Bulgaristan’ın I. Dünya savaşına (1914-1918) katılımına son..