Sofya turizm açısından şanslı bir şehir. Onu çevreleyen birkaç dağın doğal güzellikleri ve yeşil parkurlarında gezebilirsiniz, etrafta güzel baraj ve göllerde muazzam manzaranın zevkini yaşayabilirsiniz, Ortaçağ kale surları ve 200 yıl önceki eserleri görebilirsiniz. Bütün bu turistik nimetler yaklaşık iki milyonluk şehrin içinde veya hemen yakınında bulunuyor.
Bulgaristan Radyosu Sofya yakınında mutlaka ziyaret edilmesi önerilen beş manastırı tanıttı.:
Kremikovtsi “Muzaffer Aziz Georgi” Manastırı
Sofya yakınında Kremikovtsi köyünde bir tepede bulunan Kremikovtsi Manastırı, 14. yüzyılda Bulgar çarı İvan Aleksandır döneminde inşa edilen yapılardan.
1611’de genişletilen tarihi yapının ikon ve duvar yazıları, Bulgar rönesans sanatının en seçkin örneklerinden. Adını Aziz Georgi Kremikovtsi'den alan manastır, 1969'dan bu yana milli öneme sahip kültür ve sanat anıtı statüsüne sahip. Manastırın girişi duvarlarında, ejderhalarla savaşan Aziz Georgi resmi, göze çarpıyor.
Dini ibadetlerin yanı sıra, kapılarını her daim açık tutan Kremikovtsi manastırı, tepedeki konumu nedeniyle de ziyaretçilerine eşsiz bir manzara sunuyor. Manastır bahçesinde bulunan dükkanda ise, arı balı, mürver suyu, balmumu sabun ve ev yapımı tatlılar satılıyor.
“Kozma ve Damyan” Tsırnogor Manastırı
Sofya’nın 60 km uzağında asırlara meydan okuyan bir manastır var. “Kozma ve Damyan” önce yakılmış, daha sonra 18. Asırda yeniden inşa edilmiş. Günümüzde manastır hala faal ve dini bayramlarda ziyaretçiler kabul ediyor. Orada bir zamanlar rahip hücreleri olan odalarda konaklama imkanı da var. Hatta “ Tanrı misafiri” ilkesiyle gelenlere yatak ve yemek ücretsiz. Fakat daha uzun süre kalacak olanlar, manastırın toprak ve tarla işlerinde çalışmaya hazırlıklı olması gerekir.
Bankya yakınında “Aziz Petka Paraskeva” Klisura Manastırı
Sofya merkezinden yarım saat uzaklıkta bulunan Bankya kasabasında güzel bir mimari eserin duvarlarını görürsünüz İçten ve dışardan parlak renklerle ve İncil’den tablolar içeren resimli hikayelerle boyanmış duvar ve cepheler inanılmaz bir görüntü oluşturuyor. veriyor. Dışarıdan avluyu görünce zaten adeta oradaki çizimler sizi içeriye girmeye davet ediyor. Sv. Petka Bılgarska’nın bu topraklardan naaşının geçtiği XIII. yüzyılda kurulmuş kilise, defalarca kundaklanmış, yağmalanmış, buna rağmen asırlara meydan okumayı başarmış.
Lozen köyün “Aziz Spas” Manastırı
Bu manastırın da XIII. yüzyılda Sofya’da “Aziz Spas” Küçük Aynaros tapınağının bir kısmı olarak ayakta kalmış. Osmanlı döneminde iki kez kundaklanmış, yıkılmış, ancak 19. asırda yeniden inşa edilmiş. Tarihi kahramanların simalarıyla çizilmiş duvarları görülmeye değer. Manastırdan Sofya’ya doğru müthiş bir manzara var.
Razboişki Manastırı
Sofya’dan çıkarak bir günlük gezi için gidebilecek yerlerden biri de 70 km. uzaklıktaki Razboişki Manastırı. Başkentin kaosundan uzak adeta bir cennet manzarası ayaklarınızın altına seriliyor. Nişava nehrinin üzerindeki kayaların tepesinde küçük bir beyaz kilise göreceksiniz. Bulgaristan’ın asırlık tarihinde hala faal olan ve kapıları açık kalan tek kaya tapınak burası kaldı.
Çeviri: Sevda Dükkancı
Fotoğraflar: Veneta Nikolova“Nova” TV’ye konuşan Turizm Bakanı Evtim Miloshev , “Önümüzdeki kış sezonunda Bulgaristan'a 2 milyondan fazla yabancı turistin gelmesi bekleniyor” dedi. Bir günlük ve transit geçişler de dahil olmak üzere, toplam yabancı ziyaret sayısının..
Nikopol (bir zamanlar Niğbolu) kentini “Asırların şehri” olarak adlandırıyorlar. Roma İmperatoru Marc Avrelius döneminde 169. yılında, yani 2. yüzyılda ortaya çıkan kent, 629 yılında Bizans İmperatoru Nikifor 3. Foka tarafından ele geçiriliyor...
Doğu Rodoplar’ın büklümlerinde saklı olan Pçelarovo köyünde anlatılan rivayete göre eskiden bölgede bulunan asırlık meşe ormanları ve ceviz ağaçlarının kovuklarında yaban arıları kendilerine yuva yaparmış. Köyün adından da anlaşılacağı üzere..