İslâm’ın beş temel esasından biri de zekâttır. Zekât sözlükte; temizlemek, çoğalmak ve bereketlenmek anlamını ifade eder. Onu şöyle tanımlayabiliriz: “Belli bir malın, belirli bir bölümünü, belirli yerlere vermektir.”
Zekâtın farziyeti Kur’ân-ı Kerim, sünnet ve icma ile sabittir. Yüce Allah Kur’ân’da “Namaz kılın, zekat verin...” buyurmaktadır. Kur’ân’da zekât kelimesi, 28 yerde müstakil olarak, 34 yerde de namaz ile birlikte zikredilmiştir. Bu durum, zekâtın fert ve toplum açısından ne kadar büyük bir önemi haiz olduğunu bizlere göstermektedir. Bakara suresinin 277. ayetinde Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor: “İman edip yararlı işler yapanlar, namazı kılıp zekâtı verenler için, Rableri katında karşılık vardır. Onlar için korku da yoktur üzüntü de.”
Zekât vermenin karşılığı dünyada güven, bolluk, bereket ve huzur; ahirette ise cennettir. Dünyada mutlu ve huzurlu yaşamak isteyenler, eğer zengin iseler zekatlarını eksiksiz ödemelidirler. Zekâtı ödemeyen Müslümanlar kazandıklarının hayrını göremezler. Allah katında da kullar katında da sorumlu olurlar.
Zekât, görünüşte malı eksiltir. Fakat dalları budanan ağaçlarda budama ve ayıklama işlemi, meyvelerin daha sağlıklı ve gür çıkmasını sağladığı gibi; zekât vermek de kazanılan malları kem gözlerden korur, güçlendirir, daha bol olmasını sağlar. Bu sebeple her yıl mal varlığını hesap edip düzenli bir şekilde zekâtını ödeyen Müslümanların mal varlıkları kat kat artmaktadır.
Zekât, cimriliği önler, insanların cömertlik damarlarını coşturur, hayır-hasenat kapılarını açar. Zekât vecibesi, mülkiyeti sağlamlaştırır, mal ve servet düşmanlarının azalmasını sağlar. Ayrıca mükemmel bir sosyal güvenlik ortamı meydana getirir, ekonomik büyümeye büyük ölçüde katkısı olur.
Zekâtın farz olmasının şartları vardır. Bu şartlar da şunlardır: Dinen zengin sayılabilecek miktarda mala sahip olunması, yani nisap miktarına ulaşmış olunmalıdır ki, bu da 2022 yılı Ramzan ayı için Başmüftülükçe 7700 leva olarak tespit edilmiştir. Zekâtı verilecek mal, aslî/temel ihtiyaçlardan artmış olmalı, mal varlığının üzerinden bir yıl geçmiş bulunmalı, kişinin akıllı ve erginlik çağına girmiş olmalı, bir de tabiî ki Müslüman olmalıdır.
Aslî ihtiyaçlar, yani insanın temel harcamaları şunlardır: İçinde barınılacak normal bir ev, normal ölçülerde ev eşyası, normal bir otomobil, geçimi sağlamaya yönelik dükkân, tezgâh, sanat aletleri, yeme ve giyim-kuşam harcamaları, çocukların her türlü okul harcamaları, seyahat giderleri, tedavi giderleri, kitaplara yapılan harcamalar, hizmetçi masraflarıdır.
Zekâtın, sadakanın ve diğer yardımların fakirleri incitmeyecek şekilde verilmesi oldukça önemlidir. Gösteriş maksadıyla fakirin onurunu zedeleyecek tarzda yapılan yardımlardan sevap elde edilemeyecektir. Nitekim Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerim’de bu hususa şöyle dikkatlerimizi çekmektedir: “Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının peşinden başa kakmayan ve gönül incitmeyenlerin, Rableri katında mükâfatları vardır. Onlar için korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma ile gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah her bakımdan sınırsız zengindir, halimdir.”
Dinî vecibeler arasında zekât ile birlikte fitre (sadaka-i fıtır) da vardır. Zekât vermekle yükümlü olan kimseler fitre sadakasıyla da yükümlüdür. Ancak zekâtta aranan nemâ/artma ve bir yıllık zaman geçmesi sadaka-i fıtırda aranmamaktadır. Fitre sadakası vaciptir ve Ramazan Bayramı sabahından önce verilmelidir. Her yıl olduğu gibi, bu yıl da Başmüftülük fitre miktarını belirlemiş ve bir kişi için ödenmesi/verilmesi gereken fitre miktarı en az 8 levadır.
Şartlarını taşıyarak bu ibadetlerle yükümlü olan Müslümanlar, Allah’ın kendilerine verdiği rızıktan Allah’ın berlirlediği miktarda verilmesi gereken yerlere vermekle borçlarını ödemiş olmanın yanı sıra bir ibadeti ifa etmiş olarak büyük bir sevap kazanacaklardır.
Dualarıyla insanların ruhlarını kurtaran Hz. Meryem’i Gerçek Yaşamın Annesi olarak adlandırıyorlar. O, Yaratıcı’dan sonra herkesin ona yöneldiği en sevilen ve en yüceltilendir. Hristiyanlar, 15 Ağustos’ta Meryem’in Göğe alınışı (yükselişi) yortusunu..
Meryem Ana’nın göğe yükselişinin kutlandığı günden önce K ü stendil’de “Panagia- ekmeğin yükselişi” adı altında ritüel ekmeklerin sergisi açıldı. Panagia- Meryem Ana’nın, ekmeğin yükselişi ve ekmeği paylaştırma geleneğinin adıdır. Bu günde gelenek..
Önümüzü aydınlatan hakikat ışığının doğması için zaman zaman fikrilerin çarpışması normal ve gereklidir. Zira insan düşünen bir varlıktır ve doğal olarak düşündüğünü de söyleyecektir. Herkes fikirlerini paylaşınca farklılıklar ortaya çıkacaktır..
Kelime anlamı itibarıyla güven içinde olup korkusuzluğu ve doğruluğuna inandığı şeyi tasdik etmeyi ifade eden bir sözdür iman. İslâmî bir kavram..