Bugün, kadınların ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanmasına ayrılan özel bir gün, Uluslararası Kadınlar Günü’dür. Cinsiyet eşitliğinin bir soru değil, bir koşul ve demokratik bir değer olduğu, özgürleşmiş bir dünyada yaşıyor olsak da, kadınların her zaman bir görevi daha olacaktır ve bu görev yeni bir hayat vermektir. Size daha önce Romanya’dan Gabriela Peloiu’nun hikayesini ve yurtdışında anne olma deneyimini anlatmıştık. Bugün sizleri Bulgaristan’dan birçok kadının yaptığı gibi, yurt dışında yaşamaya karar veren ve hayatını Büyük Britanya’da kuran Tsvetanka Apostolov ile tanıştıracağız.

Tsveti, 20 yıl önce gazeteciliği bırakarak, memleketi Stamboliyski’den ayrılarak, kendisi için daha iyi bir gelecek adına yurt dışına taşındı. Plovdiv Üniversitesi’nden Bulgar Dili ve Tarihi alanında yüksek lisans derecesine sahip olan Tsevti, şu anda bir İngiliz okulunda öğretmen yardımcısı olarak çalışmakta. Her Cumartesi Brighton’da “Han Asparuh” Bulgar Okulunda, Bulgarca dersi veriyor ve boş zamanlarında kendi okulunda yoga öğretiyor.

Tsveti için adeta bir tutku, felsefe, misyon, yol ve bir yaşam tarzı olan yoga onu Büyük Britanya’nın bu alanda merkezi olarak kabul edilen Brighton’a götürüyor. Tsveti Apostolov, Bali Adası, Hindistan, Avrupa ve Amerika’da dünyanın neredeyse her noktasında yoga dersleri verdi. Ancak bugün, Tsveti’nin hayatındaki en önemli görevlerinden biri anne olmak ve altı yaşındaki kızı Melody’ye Bulgarca’yı mükemmel bir seviyede öğretmek ve Bulgaristan sevgisini aşılamak.

“Kızım, onu beklemediğim bir zamanda, hayatımın çok geç bir aşamasında dünyaya geldi. O, benim için gerçek bir mucize ve Tanrı’nın gönderdiği bir hediye. Kendime söz verdim ve bu çocuğu en iyi şekilde yetiştireceğim, kendi değerlerimi ona aşılamak için elimden geleni yapacağım ve ona Bulgaristan’a karşı duyduğum sevgimi vereceğim” diye anlattı Tsveti. Ve bunu başarıyor da. Daha hamileliği sırasında anadilinde konuşarak, şarkılar söyleyerek başlıyor ve küçük mucizeyle birlikte sık sık Bulgaristan’a geziler düzenliyor. Melody her yaz en az bir ay boyunca Bulgaristan’da kalıyor, mükemmel Bulgarca konuşuyor ve Stamboliyski’de çok arkadaşı var.

Tsveti, kızına “bu bizim özel dilimiz” diye anlatıyor ve bu zenginliği paylaşıyor. İngiliz olan Melody’nin babası da onlarla birlikte birçok Bulgarca kelime öğrenmeyi başarıyor ve böylece ailelerinde Bulgaristan’a olan sevgi ve ilgi artıyor.

Tsveti devamında şunları paylaştı:

“Benim için çocuğum aracılığı ile Bulgaristan ile bağ kurmak, bunu kök salarak, geleneklerle bağ kurarak yapmak bir zenginliktir. Çocuğumu bundan mahrum edemem çünkü ben Bulgaristan’dan kötü bir şey görmedim. Burada doğup büyümüş olmam, burada bu kadar köklü dostluklara sahip olmam, hayatımın sonuna kadar beni ülkeme bağlayacak değerlerdir. Ayrıca Bulgaristan benim için çok iyi ve vicdanlı insanları, inanılmaz doğası ve tarihi ile cennetten bir köşedir. Dünyanın başka yerlerinde de bulundum ama burası özel. Bulgaristan benim yerim ve burada tekrar yaşamak için geri dönerdim.”

Tsveti, her dönüşünde arkadaşları ile bir ara gelir ve Bulgaristan’ın büyülü doğasının tadını çıkarır. Ekoloji ve doğa ile yakından ilgilenen Tsveti, atıklar hakkında, “ne zaman eve gelsem bu atıklar çok canımı sıkıyor” dedi. Bu bağlamda Bulgaristan’daki genç nesli geri dönüşüm ve ekoloji konusunda eğitmek için birkaç projenin üzerinde çalıştığını paylaştı. Belki de onu Bulgaristan’a geri getirecek olan sebep bu olacak. O zamana kadar kendi kişisel örneği ile küçük Melody’e yaşadığı çevreyi nasıl koruyacağını, büyük dünyada hayallerinin peşinden ilerlerken köklerini sevmenin ve onları zenginlik olarak kabul etmenin ne kadar önemli olduğunu öğretecek.

Yazı: Vesela Krısteva / Kaynak: BNR-Stara Zagora Radyosu’ndan İna Nikolova’nın röportajı/ 

Foto:  Joyful Lotus Yoga

Çeviri: Bedriye Haliz