Ramazan ayı özel bir aydır. Özel bir ay olması sebebiyle farklı özelliklere sahiptir ve bu özelliklerin farkına vatanlara güzellikler sunmaktadır.
Farz olan oruç ibadeti, Ramazan ayına has evrensel bir ibadettir. Evrensel oluşu, ilâhî mesajlara muhatap olmuş bütün din ve kültürlere mensup toplumlarda, farklı şekillerde de olsa, bu ibadetin var olmasına dayanmaktadır.
İnsanın olgunlaşma süreci ile yakından ilgili olan oruç ibadeti bir amaç değil araçtır. İnsanın olgunlaşmasını, kendisini keşfetmesini, çevresinin farkına varmasını ve kendisini Yaratana karşı konumunun farkında olmasını sağlama amacı, orucu insan hayatında çok önemli bir yere oturmaktadır.
Oruç, gelişigüzel bir açlık yöntemi değildir. Kendisine göre kuralları olan ve buna göre
çok farklı sonuçlar doğuran bir ibadettir. Orucu zahirî kurallarına göre yerine getiren sevap alır ve manevî birtakım kazanımlar elde eder. Ancak İslâm âleminde temayüz etmiş bazı şahsiyetler, Hazreti Muhammed'in yolunu izleyerek orucun sadece zahirî şartlarını yerine getirmekle yetinmemiş, yetinmemeyi öğütlemişlerdir.
Bundan hareketle orucun derinliği, iç dünyamızı şekillendirmesi ve dış dünyamıza yansıması bakımından farklı boyutlara sahip oruçlar vardır. İnsan oruç ibadetini özümsediği ve derinliklerine nüfuz ettiği ölçüde kalbine doğan nurların parıltısı artar, bunun dışa vurumu da çok güçlü olur. O yüzden orucun derinliklerine dalarak tutulmalıdır.
Önümüzü aydınlatan hakikat ışığının doğması için zaman zaman fikrilerin çarpışması normal ve gereklidir. Zira insan düşünen bir varlıktır ve doğal olarak düşündüğünü de söyleyecektir. Herkes fikirlerini paylaşınca farklılıklar ortaya çıkacaktır..
İnsanoğlu dünyada birtakım zorluklarla hep sınanmış, sınanmaya da devam edecektir. İnsan hayatının hikmetlerinden birisidir imtihan. Bu hakikate işaret babında Cenâb-ı Allah, çokça okuduğumuz Mülk/Tebareke suresinin 2. ayetinde şöyle buyurmuştur:..
Her ne denli yaşarsa bir kişi, Âkıbet ölmektir onun işi... Böyle özetleyip sonuca bağlıyor şair insanın dünya hayatını. Ve insan, istese de istemese de bu hakikatle bir gün muhakkak yüzleşiyor. Bu büyük hakikatle yüzleşmeyi ve sonrasını şair Yayhya Kemal..