Manevî bakımdan yoğun bir mevsim olan Ramazan ayı ve mübarek Ramazan Bayramından istifade etmiş olmanın sevinç ve mutluluğunu yaşarken, aynı zamanda feyiz ve bereketi sağnak sağnak üzerimize dökülen bu dönemin sonuna gelerek “Elveda ey şehr-i Ramazan” demenin burukluğunu yaşadığımız günlerdeyiz. İnsan hayatı bu... Mevsimler gelip geçiyor... Günler dönüp dolaşıyor... Ve bir feylesofun dediği gibi, aynı derede iki defa yıkanılamıyor... Ama bir kez yıkanmanın ferahlığını, güzel kokusunu insan belirli bir zaman hissettiği gibi, bu yıkanmanın yaşattığı güzel duyguları hiçbir zaman unutamıyor.
İnsan Ramazan ayında yaşadığı güzellikleri her daim hatırlıyor, hele hele doya doya istifade edilerek iyi geçirilmiş bir bereketli Ramazanın yaşattığı güzel duygular insanı hiç bırakmıyor. Bu sebeple müminler bir dahaki Ramazan ayını iple çekiyor.
Hiç unutulur o bereketli sahurlar, sevinçli iftarlar, gönüllere ve vücutlara can veren oruçlar, salât ü selâmlar eşliğinde eda edilen coşkulu teravihler, kalplere huzur ve sadırlara şifa olan Kur’ân tilâvetleri, kırık kalpleri tamir eden ve feri sönmeye yüz tutmuş gözleri parlatan sadakalar, fitreler ve daha nice güzellikler?...
Elbette unutulmaz, unutulmamalıdır... Bu yüzden Ramazan ayında elde ettiğimiz manevî kazanımları kouma gayretiyle hareket etmeli, birikimlerimizi çarçur etmeyip azar azar harcamalı, hatta sonraki Ramazan ayına kadar azıcık da olsa üzerine koymaya gayret etmeliyiz.
Malûm, Ramazan belirli ve sayılı günlerdi. Ama kulluk ömür boyu süren bir görev ya da insana şeref veren bir imtiyaz. O yüzden Ramazan ayında yoğun bir şekilde ortaya koymaya çalıştığımız kulluğumuzu, aynı yoğunlukta olmasa da Ramazan ayından sonra da sürdürmeliyiz. Bu bağlamda Hazreti Ayşe annemizin sorduğu “Allah’ın en sevdiği davranış hangisidir?” sorusuna, Peygamber Efendimizin “Az da olsa devamlı olanıdır” cevabını verdiğini hiçbir zaman aklımızdan çıkarmayarak karınca kararınca manevî yolculuğumuza devam etmeli, karıncaların dünyalık gdalarını biriktirdikleri gibi, biz de gıdım gıdım bile olsa ahiret azığımızı hazırlamalıyız. Zira Cenâb-ı Mevlâ, “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve yarın için ne hazırladığınıza bakın!” buyurmaktadır.
9 Eylül’de, Bulgaristan tarihinde, temelde kökten farklı bir kamu düzeninden diğerine geçişin 80. yıldönümü kutlanıyor - Bulgaristan Krallığı’nın sonu ve Bulgaristan Halk Cumhuriyeti’nin başlangıcı . 2. Dünya Savaşı’nın ortasında,..
6 Eylül 1885 tarihinde Bulgar Prensliği ve Doğu Rumeli toprakları birleşerek, Bulgaristan tek bir devlet olarak Avrupa haritasındaki yerini alıyor. Sofya “Sv. Kliment Ohridski” Üniversitesinden tarihçi Prof. İvan İlçev..
Cuma öğleden sonra dini konulardaki sohbetimizde Vedat Ahmet ile birliktesiniz. Vedat Ahmet "Gençler ve din" konusunda bize yararlı ve ilginç bilgiler sunacak. Gençlerin ahlak dünyası ve dinin aşıladığı değerleri konuşacak.