Müslümanlar açısından Aşure'nin birkaç boyutu bulunmaktadır:

Aşure Günü, İslâm öncesi ümmet ve milletlerin değer verdiği, kudsiyet atfettiği bir zaman dilimidir. Hazreti Nuh zamanında onun ve kendisine tabi imanlı insanların yaşanan tufandan kurtuluşlarını simgelemektedir. Ayrıca Hazreti Musa ve kendisini izleyen İsrailoğullarının Firavun'un takip ve zulmünden kurtuluşunu hatırlatmaktadır. Araçlar ise bu güne

Hazreti İbrahim'in doğumuyla ilişkilendirmektedir. Bütün bunlardan anlaşılan Aşure Günü, tevhit ve Allah'ın yardımını hatırlatmaktadır.

Böyle anlamlı bir güne peygamberler silsilesinin son halkası Hazreti Muhammed aleyhisselâm da gerekli ihtiramı göstermiş, Müslümanların bu günde oruç tutarak onu yad etmeye çok daha layık olduğunu ifade ettiği sahih hadis kaynaklarında yer almaktadır. Bu yüzden günün anlamını ortaya koymak amacıyla, ama aynı zamanda İslâm kimliğini ortaya koymak için önceki milletlerden farklı olarak Aşure Günü ile birlikte bir gün öncesi ve sonrasında da oruç tutmak önce vacip, sonraları müstehap olarak kabul edilmiştir.

Aşure Günü, Müslümanlar nezdinde çok acıklı ve birçok ibretler içeren Kerbelâ Vakası ile ayrı bir yere sahip olmuştur. Zira Peygamberimizin mübarek torunu Hazreti

Hüseyin hunharca katledilmiş, bu da sineleri yakmış ve hâlâ yapmaktadır.

Bütün bu farklı olayları bir araya getirerek karışık duygularla da olsa asırlardır Aşure Günü farklı şekillerde yad edilmektedir. Ne yazık ki, İslâm dünyasında bazı kesimler yaşanan bazı trajik olayları istismar da etmektedir.

Bununla birlikte Müslüman Türkler Asure Günü konusunda ayrı bir tutum ortaya koyarak bu güne özel aş/aşure yemeği de dahil olmak üzere farklı kültürel ögelerden oluşan bir aşure geleneği meydana getirmişlerdir. Bugün yaygın bir şekilde "kutlanan" Aşure Günü, özel planda güzel duygulara ve toplumsal bütünleşmeye vesile olan kökleri derin, meyveleri hoş bir dinî gelenektir.

Bu vesileyle cümleten Aşure Gününüz mübarek olsun!