Önümüzü aydınlatan hakikat ışığının doğması için zaman zaman fikrilerin çarpışması normal ve gereklidir. Zira insan düşünen bir varlıktır ve doğal olarak düşündüğünü de söyleyecektir. Herkes fikirlerini paylaşınca farklılıklar ortaya çıkacaktır muhakkak. Hatta fikir çatışması olacaktır. Çünkü her insanın düşüncesi onun imzası gibidir, farklılıkları vardır. Şunu da belirtmek gerekir ki, düşündüğünü söylemek cesaret isteyen güzel bir davranıştır. Bazen paylaşılan düşünceler bazen zülf-i yâre dokunabilir, hatta çıkan şimşek parıltılarından yangın bile çıkabilir... Farklı iddialar savunulunca bazen çatışma olmaması neredeyse imkânsız olur. Hele maksat hakikat değil de nefsaniyet olursa...
İnsanın fikirlerini paylaşması, pek tabiî, her bildiğini her yerde söylemek demek değil, yerli yerince söz söylemektir. Maksat da her zaman hakikati aramak, hakikati söylemek olmalıdır.
Namık Kemal’in meşhur sözü olan “Bârika-i hakikak müsâdeme-i efkârdan çıkar”, Müslümanlar arasındaki görüş ayrılıkları ve ihtilâflar konusunu düşündüğümüzde bize önemli bir perspektif sunar. Şu bir hakikattir ki, İslâm dünyası, tarih boyunca zengin bir düşünce çeşitliliğine ve yoğun tartışmalara sahne olmuştur. Bu fikrî tartışmalar ve ortaya çıkan görüş ayrılıkları, hem olumlu hem de olumsuz sonuçlar doğurmuştur. Hatta zaman zaman ortalığın toza dumana karışmasına sebep olmuştur.
Müslümanlar arasında yaşanan fikrî tartışmaların sağladığı en önemli kazanım eleştirel düşüncenin gelişmesi olmuş, bu da ilmî ve fikrî alanda yeni gelişmeleri tetiklemiştir. Bu konudaki en bariz örnekler arasında dört mezhep imamının hakikat peşinde ortaya koydukları seviyeli eleştirel yaklaşımını, ortaya koydukları düşünce ve tutumlarını gösterebiliriz. Olumsuz örnek olarak da zaman zaman bu imamlara uyma iddiasında olanların bağnazlık ve aşırılıkları ya da nefsî arzuları sonucu ortaya çıkan kavga, fitne ve parçalanmalar hatırlanmalıdır.
İslâm dünyasında farklılıkları doğal bir zenginlik kabul edip şekilcilik ve aşırılıklardan uzak toplumlar oluşturulduğunda Müslümanlar gıpta edilen toplum olmuşlardır. Düşünce farklılıkları fırsata dönüşmüştür. Bu farklılıklar, İslâm’ın zenginliğini ve derinliğini ortaya koyarak farklı anlayış ve meşrebe sahip insanların dikkatini çekmiş ve ihtiyaçlarına cevap vermiştir. Bugün de olumlu ve olumsuz tarihî tecrübelerden ders alıp farklılıkları birer zenginlik olarak görerek hakikat şimşeklerinin aydınlattığı yolculuğumuzu sürdürme imkânı önümüzde duruyor.
Cuma öğleden sonra dini konulardaki sohbetimizde Vedat Ahmet ile birliktesiniz.
Ortodoks Kilisesi, 20 Aralık’ta Aziz İgnatius gününü kutluyor. Bulgarların halk takviminde İgnajden olarak adlandırılan bu günde Meryem ananın doğum sancılarının başladığına inanılıyor. Bu inanış “İganjden’den Noel’e kadar Meryem ana acı çekti”..
Kelime anlamı itibarıyla “dönmek, geri dönüş, dönüş yapmak, rücu etmek” anlamlarına gelen tövbe kavramı, dinî literatürde mezmûm/zemmedilen, yerilen, kötü ve olumsuz şeylerden vazgeçip övülen, güzel ve olumlu şeylere yönelmek şeklinde tarif edilmektedir...