ABD Başkanı Nixon’un Bulgaristan’da jambon üretimini nasıl kışkırttığını biliyor musunuz? ‘Altay’ adında alkolsüz içecek Koka Kola’yı yendi mi? Sosyalizm döneminde lokantalarda hangi yemekler ‘hit’ yemekti? Mutfak dünyasında propagandanın gücü nedir? İşte bütün bu sorulara cevap vermeye çalışıyor gazeteci Albena Şkodrova ‘Sots gurme’ başlıklı kitabında. Albena arşivlerde derin araştırmalar yaptı 80’den fazla kişi ile görüşüp konuştu. Hoş bir mizah duygusuyla eski zamanlara döndü , o zamanın lokantalarını mutfağını izah etmeye çalışıyor. Aslında bakarsanız çağdaş mutfağımız o zamanın mutfağında pek farklı sayılmaz. Dana çorbası, ‘Supa topçeta’, köfteler hep en çok tercih edilen yemeklerdir. Büyük fark günümüzdeki seçenek imkanlarında. Şkodrova anlatıyor:
‘Seçenek sınırlıydı. Bugün bolluk var . Gıda çeşitliliği çok zengin. Artık yabancı mutfaklara açığız. Bulgaristan eskiden yabancı mutfaklar ile hiç ilgilenmez idi. Bizim ulusal mutfak Osmanlı döneminden kalan geleneksel yemeklerden oluşur. Türk ve Yunan mutfağından çok sayıda yemek benimsenmiştir. 1989 yılından sonra başka mutfaklara açıldık. Teknolojinin gelişmesini de göz önünde bulundurmak lazım, çünkü çağdaş mutfak aletlerinin olanakları geniş imkan sağlıyor. İnternet sayfalarından yemek tariflerini de eklersek, imkanlar daha da genişliyor.’
Batı mutfağına karşı bizde propaganda perdesi vardı. ‘Balkanturist’ devlet turizm acentesinin gelişmesiyle Fransa mutfağının gelenekleri perdeyi delmeye başardı. Pek tabi ki Rus mutfağına daha geniş yer verilirdi. Sofya’da o zaman çok ünlü Rus kulübü çok iyi mutfağı ile ünlüydü. Gazeteciler kulübü de çok prestijli bir yerdi. O sırada tatlı ustası Avrupa’da tecrübe edinmişti. Şkodrova araştırmalarını anlatırken, sosyalizm döneminde Bulgaristan’da kişi başına günümüz New York kadar lokantaya sahip olduğu sonuca varmış:
‘Bunun sebebi devletin izlediği politikadır. 1944 yılından 80’li yıllara kadar kamuya açık yemekhanelerin, ucuz restoranların sayısı hep artmış. Amaç ailelerin yemek pişirmek için vakit kaybetmemesidir. İşçilere yemekhaneler sunmak. İşte sistem öyle çalışıyormuş. Her işletmede, fabrikada yemekhane var. Sofya merkezinde ise ucuz, hazır yemek sunan onlarca ucuz mekan. Bir başka amaç da burjuva havasından uzak kalmak.’
Albena o zamanlardan ilginç olayları hatırlatıyor kitabında :
‘Olaylardan biri insanları çok güldürür. Bulgaristan’da jambon üretimi nasıl başladığının tarihini Prof. İvan Bayçev anlatıyor. O sırada Ruse’de et işletmesinde çalışıyormuş. ABD Başkanı Nixon seçim öncesi kampanyası sırasında, seçilirse Amerikalılara günde iki defa jambon yiyeceklerini vaat etmiş. Bütün Doğu Avrupa jambon üretmeye kalkmış, ABD’ye dolar karşılığından satmak amacıyla. Bizde de üretim başlıyor, fakat ihracat değişik sebeplerden dolayı gerçekleşememiş. Paket yok, paketleme imkanı yok, gereken miktarda ham madde yok. Denemişler ama yavaş yavaş Amerikan tarafı satın almaktan vazgeçmiş. Böylece Amerikalılar için üretilen jambon iç pazara kalmış.
Türkçesi: M. Baharova
Süredurum seçimler. Yarın her şeyin yoluna gireceğini ve dört yıl sonra seçimler vesilesiyle sizinle haberleşeceğimize dair son damla umutla dolu seçimler. Politikacılardan, kendimizden ve oy vermeyen diğer insanlardan gelen üzüntüyle dolu..
Büyük Britanya’da yaşayan ve vatandaşlık görevini yerine getirmek üzere bu seçimlerde de Bulgaristan’ın Londra Büyükelçiliği’nde kurulan seçim sandığına giden Zdravka Vladova -Momcheva, Bulgaristan Radyosuna konuşurken “Birlik ve beraberliğe muhtacız”..
Almanya’da Bulgaristan vatandaşları 66 seçim sandığında oy kullanabilir . Berlin’de her birinde makineli oylama olan beş seçim sandığı var. Seçim günü sorunsuz ilerliyor . Bulgaristan Radyosu’na konuşan Berlin’deki seçim sandığı üyesi Marin..