Sosyolog Evelina Slavkova "Erkekler ve kadınlar arasındaki eşitsizlik kolayca ortadan kaldırılacak, yüzeysel bir olay değildir" diyor ve buna örnek olarak erkek olan şefin ve kadın sekreterini konu eden yüzlerce fıkrayı kahkaha atarak dinlediğimizi gösteriyor. Geçen yüzyılın 70'li yıllarında feministlerin ortaya attıkları "Dünyanın yarısını bize verin evin yarısı sizin olsun" sloganı güncelliğini hiç de yitirmiş değildir. "Bu konuda uygulanan yasalar, açık ayrımcılığı bir ölçüde cezalandırıyorsa da kadınlara karşı duyulan önyargıları ortadan kaldırmak için yeterli olmuyor" diyor Evelina Slavkova ve şunu da ekliyor:

"Bu tablo, maalesef sadece ülkemizde değil, AB genelinde de mevcuttur. Bu sebepten dolayı bundan üç yıl önce AB, kadınlar için kotaların getirilmesine ilişkin tartışmalara start verdi. 2020 yılına kadar AB içinde yönetici görevlerinin yüzde 40'lık böümünün kadınlara tahsis edilmesi hedefi belirlendi. Yani kadınların halka açık şirketlerin yönetimideki katılımı söz konusu. Bu bağlamda Bulgaristan'ın İngiltere ve Hollanda ile birlikte bu kotalara karşı çıktıklarını belirtmek gerekir. Bence "kadın kotası" şakalarını bir yana bırakıp yüksek görevlerde bulunanların cinsiyetine göre değil, niteliklerine göre seçilmesi gerektiğini kavramamız lazım. Aynı zamanda işyerinde kadın ve erkekler arasındaki uçurumun kapatılması açısından kadın kotasının getirilmesi önerisinin mantıklı olduğunu da reddetmek mümkün değil. Yılın başında Alman Parlamentosu, büyük şirketlerin yönetim kurullarında yüzde 30'luk kadın üyesi kotasını getirdi. Fransa, İspanya, Belçika, Slovenya ve Portekiz gibi ülkelerde de kotalar başarı ile uygulanmaktadır" diyor Evelina Slavkova.

Ülkemizde işyerinde kadın erkek eşitliği konusunda kota uygulanmasa da hareketlenme vardır. Son verilere göre devlet idaresi çalışanlarının yüzde 73'lük kısmını, belediye meclis üyelerinin yüzde 30'luk kısmını ve belediye başkanlarının yüzde 11'lik kısmını kadınlar oluşturıyorlar.

Cinsiyet Araştırmaları Merkezi verilerine göre" çalışma piyasasındaki yaş ayrımcılığı" artık 40-45 yaşın altındaki kadınlara da uygulanıyor. Kadınların dış görünüşü dikkate alınıyor, belirli iş türlerine kadınların uygun aday olmadığı kanısı yaygın olmaya devam ediyor. Evelina Slavkova'ya göre bu bağlamda önemli başka bir sorun da ücretlerdeki farklılıklardır. Yüksek tahsilli olsalar bile kadınlara işyerinde erkeklere verilen değer verilmiyor. Araştırmalar kadınların aldıkları ortalama ücretin erkeklerinkinden düşük olduğunu gösteriyor.

"Kadınlarda ortalama maaş, erkeklere göre yüzde 20 oranında düşüktür. AB içinde de bayanlar yüzde 16 oranında düşük ücret alıyorlar. 2012 yılında örneğin AB içinde genç kadınların yüzde 83'lük bölümü en az lise tahsili sahibiyken, erkeklerde bu oran yüzde 77'de kalıyor. Yüksek tahsilli insanlar arasında kadınların payı yüzde 60'ı buluyor, fakat bütün bunlar ücretlerdeki eşitsizliği etkilemiyor. Yine AB içinde "part time" çalışan kadınların sayısı, tam gün çalışmayan erkek sayısının üç kat üzerindedir, ki bu durum karyer, işsizlik tazminatı ve daha birçok şeyi olumsuz yönde etkiliyor. Ayrıca kadınlar tarafından geçindirilen ailelerin çok daha yoksul bir hayat sürdükleri yönünde istatistik verileri de ürkütücüdür" diyor sosyolog Evelina Staykova.

Kadınlara "riskli yatırım" gözü ile bakılıyor, çünkü her an annelik iznine çıkabilen kadın, ekip açısından olası tehlike oluşturuyor. Piyasadaki gerçekler, aile, evlilik ve annelik gibi durumları hiçe sayıyor. Evlenen kadınların aile sorumluluğunu üstlenirken iş hayatı ve karyerine nokta koymaları gerektiği görüşü, çoğu kişilerce hala paylaşılıyor.

Çeviri:Tanya Blagova