Macaristan, Avrupa Birliği için çok önemli bir anda başkanlığı devraldı, ancak aynı zamanda ülkenin oybirliği gerektiren önemli dış politika ve güvenlik politikası konularını bloke edeceği veya geciktireceği korkusu da mevcut. Rusya'nın AB’de en yakın müttefiki ve AK'nin başına geri dönmek üzere olan Ursula von der Leyen'i en sert şekilde eleştiren Başbakan Viktor Orbán'ın liderliğindeki ülke, göç,Ukrayna'ya destek, medya özgürlüğü ve hukukun üstünlüğü ile ilgili konulardayıllardır Brüksel'le siyasi görüş ayrılığı yaşıyor.
Dönem başkanlığının “Avrupa’yı Yeniden Büyük Yapalım!”sloganıyla ortaya çıkan "Avrupa'nın kötü çocuğu"nun provokatif yapısı, Donald Trump'ın 2016'daki başkanlık kampanyasındaki "Amerika'yı yeniden büyük yapalım!"sloganıyla benzetilmesi nedeniyle Avrupa Birliği'nde tedirginlik yaratmıştı.
AK Başkan Yardımcısı Vera Jourova, Macaristan'ın yaklaşan dönem başkanlığı konusunda endişe duyup duymadığı sorusuna şu cevabı verdi:
“E, size herhangi bir konuda endişelendiğimi söylemeyeceğim, ancak elbette Macaristan'ın Başkanlığı Macaristan'ın kendisi için önemli olacak, Başkanlığın rolü olan dürüst bir arabulucu olarak hizmet edebileceğini ve bu görevi yerine getirebileceğini göstermek açısından önemli olacaktır. Bu yüzden onlardan profesyonellik ve umarım tarafsız ve profesyonel bir imaj göstermelerini bekliyorum.”
Analistler, Macaristan'ın AB Dönem Başkanlığının AB'nin önde gelen politikaları açısından ne kadar riskli olduğu ve rolünün ne olacağı konusunda görüş ayrılığı yaşıyor.
BNR’yekonuşan Portal "Europe" ve “Politika Modernizasyon Merkezi” Müdürü Yuliana Nikolova endişelerini dile getirdi:
“ Endişe verici çünkü, Yeşil Anlaşma'nın nereye varacağı da dahil olmak üzere göç alanında sonuçlandırılması gereken çalışmalar var. Oldukça muhafazakar bir politika bekleniyor, Rusya'ya karşı başka bir yaptırım paketinin pek mümkün olmayacak, zorlu bir altı ay bekleniyor”.
Eski Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Ekonomi ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Müdürü Lyubomir Kyuchukov, BNR'ye konuşurken Macaristan AB Dönem Başkanlığı’nın ciddi faaliyetlerde bulunacağı yönündeki beklentilerini dile getirirken şu konulara da dikkat çekti:
“ Sorun, önceliklerin sıralamasında ve her şeyden önce AB'nin temel sorunu olan iç reform ihtiyacı açısından bakıldığında, bu, tüm dönem başkanlıkları sırasında son iki komisyonda başarılamayan bir şeydir,ki siyasi olayların mevcut gelişimi, jeopolitik çatışma ve aynı zamanda olası genişleme açısından özellikle zorunlu olan bir şeydir.”
Macaristan, dönem başkanlığını yeni, rekabetçi, "çiftçi odaklı" bir tarım anlaşmasını hayata geçirmek, tutarlı ve liyakate dayalı bir genişleme politikası izlemek ve Avrupa savunma politikasını güçlendirmek için kullanacağını açıkladı. Uluslararası ekonomik işbirliği, esnek bir işgücü piyasası, güvenli işler ve demografik zorlukların çözümü için çalışacak. Орбан
Başbakan Viktor Orbán Avrupa turuna Roma, Berlin ve Paris'ten başladı ve Avrupa'nın kalkınmasına ilişkin görüşlerini liderlere sundu:
“Ortak çıkarımız Avrupa ekonomisinin başarılı ve rekabetçi olmasıdır. Avrupa'nın kendisini, AB dışındaki ekonomik ortaklardan izole edilmemesi bizim çıkarımızadır."Euro Rekabet Paktı" 'nı imzalamazsak önümüzdeki on yıl içinde yüz binlerce iş yerini kaybedeceğiz.”
Belçika AB Dönem Başkanlığı, bayrağı Budapeşte'ye devretmeden önce Rusya'ya yönelik 14'üncü yaptırım paketini tamamladı ve Ukrayna ile Moldova'nın AB'ye katılımı konusunda müzakereleri başlattı. Her ne kadar Macaristan bu süreci engellemeyeceğini açıklasa da Orbán'ın aşırı sağ hükümeti Macaristan'ın Dönem Başkanlığı döneminde gerçek bir ilerleme beklemiyor.
Macaristan Dışişleri Bakanı Péter Szijjártó, Macaristan'ın önümüzdeki 6 ay içinde AB Konseyi Dönem Başkanlığını üstlenmesini engellemek isteyenlere hitap etmeyi ihmal etmedi ve dönem başkanlığının odak noktasını özetledi:
“ Dürüst olmak gerekirse, Macaristan'ın dönem başkanlığını devralmasından herkes memnun değil ancak göz ardı edilemeyecek kurallar var. Üç temel önceliğimiz var: Avrupa Birliği'nin Batı Balkanlar yönünde genişleme sürecini hızlandırmak için azami çabayı göstereceğiz.
Aday ülkelerden beşi yaklaşık 15 yıldır, Kuzey Makedonya ise 18 yılı aşkın süredir üyelik bekliyor. Odaklanmak istediğimiz ikinci konu ise yasadışı göçle mücadelemizin devam etmesidir. Üçüncüsü ise AB, Avrupa ülkelerine yardım etmek ve Avrupa ekonomisini geliştirmek için çalışmalıdır”.
Uzun yıllardır Macaristan'ın başkenti Budapeşte'de yaşayan “BlueLink” Vakfı'nın yönetici editörü ve kurucu ortağı Pavel Antonov, BNR’ye verdiği röportajda, Macaristan Dönem Başkanlığı’nın Avrupa'nın gündemini yeniden düzenlemeyeceğine inanan Viktor Orbán’ın, “Fidesz” partisinin devasa yüzde kaybının ardından 2010'dan bu yana ilk kez kendini tehdit altında hissettiğini belirtiyor.
Sayın Antonov, Macaristan başkanlığından beklentileriniz neler, Viktor Orbán'ın hedefleri neler ve Macaristan'ın önümüzdeki altı ay içinde nasıl bir siyasi gündem oluşturacağını düşünüyorsunuz?
“ Elbette mutlak, doğru ve kapsamlı bir tahmin vermek zordur, ancak genel olarak, özellikle Macaristan'da hem yerel hem de Avrupa seçimlerinin sonuçları ışığında, Viktor Orbán ve hükümetinin, dönem başkanlığını, son derece aşırı olan ve yalnızca Macaristan'da değil, Avrupa'da ve dünyada kamuoyunu kendi siyasi doktrinlerine hizmet eden bazı konulara sürükleyen siyasi gündemlerini zorlamaya devam etmek için kullanacağına inanıyorum.
Bunlar sözüm ona “Toplumsal cinsiyet ideolojisini” reddetmekle, mültecilerle mücadeleyle ilgili konulardır. Ancak bu, bir yandan Budapeşte'deki rejimin taktiksel hedeflerinden de oldukça etkilenecek, zira, Avrupa'daki finansman ve kendi belirledikleri diğer hedeflerde verecekleri çeşitli mücadeleler var. Öte yandan pek çok şey Avrupa'da ne olacağına bağlıdır, şu anda önümüzdeki birkaç hafta içinde Fransa’daki olacaklar çok daha belirleyicidir.”
Analistlerin ve siyasi liderlerin, Macaristan'ın Dönem Başkanlığı sırasında Rusya, Ukrayna'ya yardım, hukukun üstünlüğüne uymama nedeniyle yaptırımlar olmak üzere, başlıca önceliklerden bazılarından geri adım atılması konusundaki endişeleri haklı mı?
“Budapeşte'nin önceki gündeminden birdenbire geri adım atması beklenemeyeceğinden, bu endişeler muhtemelen sağlam temellere dayanıyor, ancak durumun Avrupa'nın kendisi için son derece karmaşık olduğunu kabul etmeliyiz.Her ne kadar ben ve diğer analistler, Viktor Orbán ve rejimi tarafından son yıllarda öne sürülen bu konu ve konuların çoğunun aslında kamuoyunu diğer önemli konulardan uzaklaştırdığı görüşünde olsa da, bunların da ele alınması gerekiyor, göç önemli bir konu ve bu anlamda Avrupa ister istemez, nasıl davranacağına karar vermesi gerekecek, ama örneğin Ukrayna'ya yönelik politika konusunda geri adım atılacağına pek inanmıyorum.
Son aylarda Avrupa eylemlerine hazırlık hızını artıran Belçika AB Konseyi Dönem Başkanlığı ve şu anda Avrupa'daki genel durum, Viktor Orbán ve partisinin ana kampanya sloganlarından biri olmasına rağmen, Ukrayna'ya verilen desteğin geri çekilmesine izin vermeyecek.
Barış kavramı etrafında dönüyorlar, ancak bu kavram, bir şekilde Ukrayna'ya yapılan yardımın kesilmesine,yani Rusya'nın hedeflerinin gerçekleşmesine izin verilmesine dönüşüyor. Bunu Avrupa’ya dayatamayacaklar. Orbán, lanse ettiği bu imajla kendini biraz izole ediyor ve dönem başkanlığı aracılığıyla çok fazla engelleme şansı olduğunu düşünmüyorum. İşleri gerçekten yavaşlatabilir ama durduramaz.”
Ukrayna'nın AB'ye üyelik olasılığı sorunu önemini koruyor. Orban müzakerelerin başlamasını eleştirse de, süreci engellemeyeceğini açıkladı. Bu yorumun arkasında ne yatıyor, tekrar bu yönde bir şey takas edilebilir mi?
”Büyük olasılıkla, evet.Viktor Orbán çok iyi bir taktik oyuncusu,bazı kısa vadeli çözümlerin ticaretini yaparak bazı tavizler elde etmeyi başarıyor. İsveç'in NATO'ya kabulünü nasıl geciktirdiğini hatırlıyorsunuz. Ayrıca son dakikada Bulgaristan ve Romanya'nın Schengen'e kabulüne karşı daha önceki tüm açıklamalarıyla çelişen çok şaşırtıcı bir açıklama yaptı, ama birbiri ardına bir şeyler söyleme özelliği varve sonra bazı hedefleri yeniden müzakere ettikten sonra geri dönüyor, dolayısıyla Macaristan'ın dönem başkanlığı sırasında, en azından Ukrayna söz konusu olduğunda, sürecin yoğunlaşmasını kesinlikle bekleyemeyiz, ancak gerçekçi olarak ortada bir perspektif yok. Bu daha çok AB'nin ahlaki desteğine dair bir açıklama, ama bazı müzakerelerin, fasıl açılışlarının vb. ne kadar sürdüğünü biliyorsunuz.Macaristan'ın dönem başkanlığı yapacağı bu kısa dönemde dahi, bu süreçte belirleyici olacağını düşünmüyorum.”
Bulgaristan ve Romanya'nın Schengen'e tam üyeliğine yönelik sürecin hızlanmasını bekliyor musunuz?
“Bu soru çok ilginç çünkü bir yandan sınırın "değişmesi" işine yarayacak, öte yandan bu sınırı bir tür propaganda pankartına dönüştürdüler ve sanırım Macaristan'ın Avrupa'yı göçmen dalgalarından korumak için ne kadar çaba harcadığını ve ne kadar çabaladığını kasıtlı olarak göstermenin yollarını arıyorlar. Yani Budapeşte'deki hükümet, kendilerine dış sınır olma özelliğini veren bu müzakere pozisyonunu sürdürmekte bir miktar çıkara sahip olacaktır.Dolayısıyla dürüst olmak gerekirse bundan sonra ne olacağını söylemek bana zor geliyor, ancak AB'de Bulgaristan ve Romanya'nın kabul edilmesi konusunda ve kara sınırlarında bir fikir birliği olması durumunda Budapeşte'nin bunu sekte uğratacağını düşünmüyorum.Buna itiraz edebilir, ama sonunda daha önce olduğu gibi olumlu bir karara varılacaktır.”
Sizce tesadüf mü, provokasyon mu, Macaristan AB Konseyi Dönem Başkanlığı'nın resmi sloganı “Avrupa’yı Yeniden Büyük Yapalım” mi? Hepsi Donald Trump'ın 2016 başkanlık kampanyası sloganı olan "Amerika'yı Yeniden Büyük Yapalım" sloganıyla ilişkilendirildi:
“Bunun tesadüf olmadığı açık, istendiği açıktır. Hatta seçim kampanyasında, Avrupa başkanlıklarının da Trump'ın yeniden kazanacağını beklediği Amerika Birleşik Devletleri'ndeki gelişmelerle denk geleceğiyle övündü. Evet, burada provokasyon unsuru var ama "Avrupa'yı nasıl Yeniden Büyük Yapacaklarını”düşünmek başka bir soru, Avrupa birleşince güçlüdür, yani aslında Orbán rejiminin şu anda dayattığı benzer bir gündem, Avrupa'yı oldukça zayıflatıyor, yani bu biraz ironiktir.Ama bu siyasettir, herkes her türlü bayrak sallar ve insanların da onları takip etmesini bekler.Artık Avrupalıların, bu yöne mantıklı bir şekilde adım atmaları kalıyor.Fransızlara seslenen Emmanuel Macron'un şu sözleriyle noktayı koymak istiyorum:”Tarihi siz yazıyorsunuz,iyi olacak şekilde yazın”. Bu, bizim için de geçerli.”
Çeviri: Şevkiye Çakır
Bu haber, AB “Euranet Plus” Radyo Ağı çerçevesinde hazırlanmıştır. Haberin orjinalini buradan dinleyebilirsiniz.
“Hak ve Özgürlükler İttifakı” , Türkiye’de Bulgaristan’daki erken Parlamento seçimleri için kullanılan 48 000'den fazla oydan yaklaşık yüzde 65'ini ikna edici bir şekilde kazandı. Bu, 46495 kişinin oy kullandığı Haziran seçimlerine nazaran biraz..
Süredurum seçimler. Yarın her şeyin yoluna gireceğini ve dört yıl sonra seçimler vesilesiyle sizinle haberleşeceğimize dair son damla umutla dolu seçimler. Politikacılardan, kendimizden ve oy vermeyen diğer insanlardan gelen üzüntüyle dolu..
Büyük Britanya’da yaşayan ve vatandaşlık görevini yerine getirmek üzere bu seçimlerde de Bulgaristan’ın Londra Büyükelçiliği’nde kurulan seçim sandığına giden Zdravka Vladova -Momcheva, Bulgaristan Radyosuna konuşurken “Birlik ve beraberliğe muhtacız”..