Günün Programı
Yazı Boyutu
Bulgaristan Ulusal Radyosu © 2024 Tüm hakları saklıdır

Rumen Stoiçkov ulaştığı gazetecilik “zirvesini” tanıttı

Yolların olmadığı küçük köylerde yaşayan insanların büyük hikayeleri “Avuçtaki kalp“ kitabında yer aldı

БНР Новини
Photo: özel arşiv

Sınır köyü olan Tsırvaritsa’dan 90 yaşındaki Elena Stoykova, gazeteci Rumen Stoiçkov’un mikrofonuna “Çok insandık- çok! Güllük gülistanlık bir köydü! Her yortuda bir araya gelirdik. Tek kelime ile eskiden güzellik vardı – insan selinde, şarkılarda, seslerde! “ diye anlatıyor ve şöyle devam ediyor. “Geceler boyunca oturup düşünüyorum- neydik, ne olduk, diye.” Elena nine, doğduğundan bu yana hep çalıştığını ve hiç tatile gitmediğini, şimdi ise sevinecek hiç birşeyin kalmadığını paylaşıyor.

СнимкаBulgaristan Ulusal Radyosu (BNR) gazetecisi Rumen Stoiçkov, Bulgaristan genelinde boşalan köylerden insanların buna benzer düşüncelerine yer vermiştir kitabında. Gazeteci, sırf orada yaşayan insanları tanımak ve o bölgelerin geçmişleri hakkında daha fazla bilgi edinmek amacıyla, yüzlerce köyü ziyaret etmiştir. Rumen Stoiçkov, gazetecilik mesleğinin, birisi onların duymasını, birisi onları farketmesini sabırsızlıkla bekleyen bu kişilere borçlu olduğunu söylüyor. Oysa onların en büyük hazinesi, yıllar boyunca biriktirdikleri ve zamanın sınadığı bilgeliktir. Gazeteci Rumen Stoiçkov, keşfettiği bilgili kişilerin sözlerini hiç değiştirmeden aynen aktarıyor ve harfi harfine yazıyor, çünkü söz, eşi benzeri olmayan bir anlam taşıyor.

Hatta “Avuçtaki kalp“ başlığı bile, yazarın tüm kitap kahramanlarına şükranlarını taşıyor. Kısa zaman önce bu kitap, Sofya’da bir edebiyat kulübünde tanıtıldı ve okurların büyük beğenisini kazandı. Şair ve gazeteci Rumen Leonidov, kitabı “gelecek nesilleri bir hatıra olarak günümüz Bulgaristan’ın cesur ve doğru fotoğrafı” olarak tanımlarken şöyle dedi:

Bunun, siyasetçiler için bir kitap olduğunu söylemeyeceğim, çünkü bunun olmasının imkanı yoktur. Kitap, bir nevi farklı nesillerden oluşan günümüz insanların, soydaşlarımızın, hemşerilerimizin yer aldığı bir galeridir. Bir gazetecinin gelip onlarla röportaj yapması, onlarla konuşması bile, her biri için küçük , ama çok önemli bir umuttur. Rumen Stoiçkov’un kaleme aldığı hikayelerde, bizler, hepimiz kendimizi görebiliyoruz ve bu da, gelecek nesillere dair bir işarettir.

Rumen Stoiçkov’un ziyaret ettiği köyler son derece güzel bölgelerde yer almaktadır ve kitapta coğrafi olarak doğru ve net bir şekilde anlatılmıştır.

Düzlüklerde, yol boylarında yer alan köyler benim ilgimi çekmiyor. Benim kaleme aldığım köyler, daha fazla bayırlarda, tepelerde yer alıyor. Orada hayat çok daha zordur, yollar kötüdür, fakat insanlar daha bilgili ve sanki Tanrı’ya da daha yakındır ve aynı zamanda da devletten daha uzaktadır. Birçoğumuz için bu bölgelerden insanlarımızın ne zor şartlarda yaşadıklarını tahmin etmek bile çok güçtür” diyor Rumen Stoiçkov ve devam ediyor:Fotoğraf: Rumen Stoiçkov

Radyoda problemlerden bahsediyorum, oysa kitabımda çok karakteristik ve değerli olan şeyleri miras olarak bırakmaya çalışıyorum. Burada söz konusu olan gelenekler, yerli örf ve adetler, insanlar arasındaki ilişkiler. Örneğin çok bilgili bir kişi ile yaptığım görüşmeden ilham alıp daha sonra bunu anlatmak istemişimdir. Şimdi Gostilitsa köyü aklıma geldi. Köy, Gabrovo’dan 20 km mesafede bulunuyor. Orada Bulgarcası “yalova poluda”olarak  bilinen ve Türkçesi “çorak çılgınlık” olan bir gelenek var.15 Şubat günü, tüm köylüler bir araya geliyor, daha doğrusu köyün kadınları bir evde toplanıyor. Kılık kıyafet değiştirip köy içine çıkıyorlar ve ev ev, kapı kapı, kahvehane, meyhane, dükkan demeden insan olan her yerden geçip kapıları çalıyorlar. Bir erkeğin dışarı çıktığını görür görmez, onu havaya kaldırmaya çalışıyorlar. Bu gelenek icabı, erkekler fidye parası ödemelidir. Yani erkekler, ceplerinde taşıdıkları herşeyi kadınların beraberinde getirdikleri torbaya boşaltmaları gerekiyor. Tabii ki, bazı erkekler kurtulmaya başarsalar da, diğerleri kadınların onları havaya kaldırmasına ve şurasını, burasını çimdiklemeye izin veriyor. Aslında bu, şenliğin bir parçasıdır ve genelde kısırlığı hedef alan bir ritüeldir. Daha eski nesil Bulgarlar’da kısırlık yaygın olmamasına ve genelde 8-10 çocuğa sahip olmalarına rağmen, bu gelenek her yıl 15 Şubat günü yerine getiriliyormuş. Akşam üzere tüm köylüler bir evin avlusunda toplanıp ateş yakarlar ve ateşin üzerinden atlarlar. Şenliğin amacı, insanların bir araya gelmesi ve konuşabilmesidir. Ben, bu yok olmaya yüz tutmuş geleneği dinlerken çok eğlendim ve hiç başka bir yerde olmadığını da belirtmek isterim. Bu kitabın keder dolu bir kitap olarak tanımlanmaması umudumu dile getiriyorum. Folklor hazinesine, bazı eşsiz geleneklerine sahip olduğunu hissettiğim her hikayeye kitabımda yer verdim”.


Çeviri: Şevkiye Çakır




Последвайте ни и в Google News Showcase, за да научите най-важното от деня!

Kategorideki diğer yazılar

SEM’den medya okuryazarlığı kampanyası

Elektronik Medya Kurulu SEM, ülke genelinde geniş çaplı medya okuryazarlığı kampanyası yürütüyor . SEM’den gelen açıklamaya göre, kampanya fikri, akıllı telefonların, tablet ve internet özellikli televizyonların giderek günlük yaşantımızın bir..

Eklenme 30.06.2024 06:05

Bulgaristan ve Romanya Tuna Nehri’ndeki gemi ulaşımının iyileştirilmesi için çalışıyor

BTA haber ajansı, Ruse’de Tuna Nehri Araştırma ve Denetleme Ajansı Müdürü İvelin Zanev'in sözlerini iktibas ederek Tuna Nehri'nde gemi ulaşımı koşullarının 10 milyon avroluk değerinde olan DISMAR Avrupa projesiyle ile iyileştirileceğini aktardı...

Eklenme 29.06.2024 10:15

Yeni Bulgar Üniversitesi eğitim-öğrenim dili Fransızca olan bölümlerini tanıttı

Yeni Bulgar Üniversitesi eğitim-öğrenim dili Fransızca olan bölümlerini tanıttı Ülkemizde lisans programlarında eğitim-öğrenim dili Fransızca olan bölümler sunan üniversitelerden biri de Yeni Bulgar Üniversitesi'dir (NBU). Bunlar arasında  “Siyaset..

Eklenme 27.06.2024 10:11